Türkiye Musul savaşına girmeli mi? Haydi girdi diyelim Musul IŞİD güçlerinden arındırıldıktan sonra kentin statüsü ne olacak ve kime devredilecek? ABD ve destekçisi koalisyon güçleri harıl harıl bahar aylarında başlatılacak nihai Musul harekâtına hazırlanıyor. Musul saldırısına katılma sözü veren tarafların anlaşamadıkları konu işte bu. Sorun Musul’un IŞİD’in elinden alınması değil, alındıktan sonra ne olacağı? Musul’un IŞİD güçlerinden arındırılması ve Musul alındıktan sonra kim tarafından ve nasıl kontrol edileceği tarafların anlaşamadıkları bir konu.
IŞİD’e karşı oluşturulan, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon ile Irak ordusu ve yerel güçlerin bahar aylarında düzenleyeceği tahmin edilen “Musul’u kurtarma” operasyonuna Türkiye’nin de katılacağı iddia ediliyor. Amerikalılar Türkiye’nin Musul savaşına katılacağından emin değil. Merkezi Bağdat hükümetinin Musul Valisi Esil Nuceyfi, “Türkiye’nin, Musul operasyonuna katılmaya karar verdiğini, Türkiye’nin operasyona askeri ve lojistik destek sunacağını, ayrıca silah ve cephane göndereceğini dile getirdi.
Fakat Amerika Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı James Clapper, Musul Valisi Esil Nuceyfi ile aynı görüşte değil. Amerikan istihbaratının lideri Clapper, Türkiye’nin IŞİD’le savaşta daha aktif rol üstleneceği konusunda iyimser olmadığını düşünenlerden. Türkiye’nin şimdiye kadar IŞİD’e saldırmadığına bakılırsa haksızda sayılmaz.
Musul Valisi Esil Nuceyfi ‘nin “Türkiye Musul savaşına girecek” açıklaması ortada dururken, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Irak ziyareti öncesi Musul’un IŞİD’den kurtarılması konusunda uluslararası koalisyonun üyeleri kendi üzerlerine düşeni yaparsa Türkiye’nin de üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyleyiverdi. Milli Savunma Bakanı, zamanı gelince ulusal çıkarlar da göz önüne alınarak konunu değerlendirileceğini, 4-5 Mart tarihlerinde Bağdat ve Erbil‘de temaslarda bulunacağını açıkladı.
Amerika Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı James Clapper’in, Türkiye’yi IŞİD’e karşı hoşgörülü davranmakla suçlaması ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Türkiye’nin Musul savaşına katılabileceğini açıklamasının ardından, Türk emniyet güçleri harekete geçti. Bu çerçevede SakaryaEmniyeti, Pazar günü çeşitli ve işyerlerinde yaptığı operasyon sonucu 10 kişiyi IŞİD’le bağlantılı olduğu gerekçesiyle gözaltına aldı.
Bu kişilerin sorguları sürerken, sanki alın sizde destek dercesine, İstanbul Emniyeti de İngiltere’den IŞİD’e katılmak üzere Türkiye’ye gelen üç genç kızın otogardaki görüntülerini ortaya çıkardı. Ama tüm bunlar Türkiye’nin Musul savaşında aktif sorumluluk yükleneceği anlamına gelmeyebilir. Çünkü bu savaş Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri çerçevesinde değil. Üyesi olduğu NATO bile Amerika’nın başını çektiği koalisyon güçlerine dâhil değil ve Amerika’nın başını yemesini temenni etmekten başka bir şey yapmıyor.
Aslında birden fazla koalisyon mevcut. İran, Irak, Suriye ve Kuzey Irakyönetiminin yer aldığı İran patentli bir koalisyon var. Öbür tarafta ABD, Avrupa ülkeleri, Japonya, Körfez ülkeleri, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkelerin yer aldığı karma bir koalisyon var. Bu ikinci koalisyona birinci koalisyonda yer alan Kuzey Irak’ı tekrar dâhil edebilirsiniz. Türkiye ise coğrafi konumu gereği her iki koalisyona hem destek veriyor hem vermiyor. Bu de facto durumu, II. Dünya savaşındaki tarafsız taraflılığını çağrıştırıyor. Her iki koalisyon güçlerinin ortak düşmanı IŞİD. Aslında mevcut çekişmeler ve ilişkiler, IŞİD üzerinden bölgeye egemen olmanın savaşı.
İran’ın IŞİD’le savaş sonrası Musul’a kimin egemen olacağı hususunda görüşü net. Yarısından fazlası Iraklı Şii Türkmenlerden müteşekkil gönüllü milislerin yer aldığı Irak ordusunun denetimine Musul’u bırakmayı kararlaştırmış. Bu çerçevede Irak’ta son 4 ayda 16000 Musullu milis askeri eğitimden geçirilmiş. Ayrıca sözde Peşmerge denetimindeki Kerkük’te, Musul savaşı öncesinde, İran Devrim Muhafızları Ordusu‘na bağlı özel bir birim olan Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’nin bizzat kendi gözetiminde eğittiği ve İranlı gönüllülerle güçlendirdiği Şii Milisler konuşlandırılmış.
Hem Kerkük’ü hem de Musul’u merkezi Irak hükümetinin egemenliğinde tutmak için şimdilik Kerkük’te konuşlandırılan IŞİD’e karşı savaşan gönüllü halk güçlerinin komutanlarından birisi de Rezzak Haydari. Rezzak Haydari’nin komutanı olduğu milisler Heşdi Şabi olarak adlandırılan orduya mensup. Heşdi Şabi’ye katılan Türkmenlerin bir kısmı ise Irak-Şam İslam Devleti’nin uzun süre kuşatma altında tuttuğu Irak’ın Selahaddin vilayetine bağlı Amerli (Emirli) kasabasından.
Mesut Barzani Şii Türkmen milislerden oluşan Heşdi Şabi grubunun Kerkük’teki varlığından rahatsızlığını gizlememiş; “Kürdistan bölgesi talep ederse Heşdi Şabi Kerkük’e gelebilir ve bize destek verebilir. Ancak ne Kürdistan bölgesi Heşdi Şabi’den gelmesini istedi ne de onların böyle bir talebi oldu.” demişti. Bununla da yetinmeyen Barzani’nin Şii milis grubu Heşdi eş Şabi’ye katılan Êzîdî Kürdler‘e de tepki göstererek,“Kürdistan’da Peşmerge’den başka bir güç bulunamaz” dediği bildirildi.
Geçtiğimiz günlerde Şengal Savunma Güçleri (HPŞ) olarak bilinen silahlı Êzîdî Kürd gruptan bin kişi, Şii Heşdi Şabi milis grubuna katılmıştı. Bin civarında Ezidi Kürt savaşçının Şii Heşdi Şabi milis grubuna katılımından sonra şimdi de bazı İran kökenli Alevi Feyli Kürtler bu gruba katılmaya başladı. Kürdistan Bölgesi Başbakanının Şengal mültecilerinden sorumlu temsilcisi Nuri Osman Şengali’nin, PKK’nın İslam Devleti’nin Şengal’e saldırmasından sonra Ezidi Kürtlerini istismar etmeye başladığını söylemesi, PKK’nın Ezidi Kürtler kanalıyla Türkmenlerden oluşan milis orduya sızdığını veya nüfuz etmeye ya da yönlendirmeye çalıştığını gösteriyor.
PKK’nın bu tercihini terk başına yapması mevcut şartlar açısından pek mümkün değil. Türkiye’nin Süleyman Şah operasyonunda PYD/YPG ile işbirliği, bölgedeki yeni girişilecek ittifakların bir habercisi sayılabilir. Bu sonuca nereden ulaştığımı soruyorsunuz değil mi? Şii Heşdi Şabi milis grubuna katılan Şengal Savunma Güçleri (HPŞ) olarak bilinen silahlı Êzîdî Kürd gruptan bin kişi PKK/ PYD/YPG bağlantılı. Yaklaşan Musul savaşı öncesinde PKK/PYD/YPG patentli Şengal Savunma Güçleri Peşmerge’nin yanında değil de Şii Milislerin yanında yer alıyorsa bu kuvvetle muhtemel ki Türkiye’nin tercidir.
Şimdi gelelim bam teline. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ınTahran ziyaretlerinden birinde Türk heyetine zorluklar çıkaran İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Türkiye’nin şehirlerini fellik fellik dolaşıyor, bazı etkinliklere katılıyor. Mahmud Ahmedinejad, Esenyurt’ta düzenlenen bir programda şair Şehriyar’ın “Haydar Babaya selam” adlı şiirini Türkçe okudu.
Alkış yağmuruna tutulan Ahmedinejad, “Sizler benim kalbimdesiniz” dedi. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye giden Türkiye heyeti, ziyaret öncesinde Atatürk Havalimanında İran İslam Cumhuriyeti 6. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüştü. Geçtiğimiz aylarda da Kudüs Orduları Komutanı Kasım Süleymani Türkiye’ye gelmiş bazı temaslarda bulunmuştu. Rutin diplomatik geliş gidişleri saymıyorum bile.
Bölgedeki olayların seyrine ve aktörlerin pozisyonlarına bakıldığında, Musul savaşı öncesinde Türkiye ve İran anlaşmış olabilir. İran; Türkiye’nin Musul savaşına girmesini istemiyor. Musul peynirli fare tuzağı gibi. Türk ordusunun Suriye’de savaşa girmesini isteyenler şimdi Irak’ta Türk ordusunu görmek istiyor, Irak çöllerine Türk ordusunu gömmek istiyor. Çünkü petrollü Musul, peynirli fare kapanı gibi. Peynire uzanan kapana kısılacak. İran’ın teklifi iseSünni Peşmerge güçlerinin değil Şii Türkmen kuvvetlerinin denetiminde bir Musul. PKK’ya bağlı Şengal Savunma Güçleri’nin İranla eş güdümlü Irak ordusuna ilhakı bence Türkiye’nin bu teklife hayır demediğini gösteriyor. Peynirli fare kapanı ise hazırlayanın elinde çoktan patladı bile!
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...