Müzakere sürecinde neredeyse sona yaklaşıldı, taraflar PKK’nın silahları toprağa gömmesinden söz ediyor, bunu temenni ediyor. Bu beklenti bana ABD’li yazar Ernest Hemingway‘in en önemli romanlarından “Silahlara Veda”yı hatırlattı. Ancak silahlara veda örgütün tamamıyla kendini feshi, savaşçı kadrolarını terhisi, silahları gömmesi anlamına gelmiyor. Çünkü örgüt yani PKK kendi mevcudiyetini sadece Türkiye sınırlarına mahkûm ve mecbur etmediğinden, belki sadece Türkiye faaliyetlerini sonlandırmış olacak. Kürdistan’ın diğer eyaletlerinde örgütlenmesini ve siyasal mücadele eşliğinde silahlı propagandasını devam ettirmek niyetinde. İran, Irak ve Suriye’de Kürt halkına yönelik saldırıların devam etmesi, örgütün devamlı teyakkuz halinde olmasını gerektiriyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan‘ın “silahlara veda” çağrısının ardından, hükümet ile HDP, Öcalan’ın çağrısını kamuoyuna duyurmak için ortak açıklama yaptı. Öcalan’ın silah bırakmak için kongre toplamasını istediği PKK, İmralı’da bulunan liderleriyle doğrudan görüşmek istiyor. KCK lider kadrosundan Mustafa Karasu, 10 maddelik paket üzerinde müzakereler başlamadan silah bırakma talebinin ‘demagoji’ olduğunu söyledi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada ise Abdullah Öcalan’ın PKK’ya silah bırakmak için olağanüstü kongreyi toplamaya çağırması ‘tarihi bir adım’ olarak nitelendirildi. Beu gelişmeler ışığında PKK’nin, 21 Mart Newroz bayramında silahsızlanmayı deklere edebileceği bekleniyor.
PKK’ya silah bırakma çağrısı, Avrupa’da televizyon, gazete ve medya kuruluşlarında önemli yer buldu. Ancak bu çağrının PKK yetkili organları tarafından dikkate alınıp kabul edilmesi durumunda, Türkiye ile örgüt arasında kanlı savaşın sürmesini isteyenlerin en büyük beklentisi, örgüt içinde konuşlanmış ama aslında örgütün temel taktik ve stratejik ilkelerini benimsememiş grupların örgütte yol açacağı sarsıntı. Dış mihraklı beklenti ve kışkırtmaya rağmen bireysel kopma veya ayrılmaların kitlesel bir sıçramaya dönüşmeyeceği söylenebilir.
Öcalan’ın mektubunda yer alan görüşler ve yapılan çağrılar beklenildiği gibi Türk hükümeti ve Türkiye medyası tarafından ‘silah bırakma’ olarak yorumlandı. Bu yorumlara bakılarak toplumda, öyle bir algı oluşturulmaya çalışıldığı düşünülebilir. Ancak Öcalan’ın çağrısı ‘silah bırakmayı’ değil, ‘silahlı mücadeleyi’ sonlandırmayı ön görmektedir. Bir kez daha hatırlatmakta yarar var, PKK açısından silahların bırakılması asla söz konusu değildir. Sebebine gelince; İran, Irak ve Suriye’nin bir kısmını kapsayan Kürdistan coğrafyasında, Kürt ve diğer halklara karşı savaş tehdidi devam ettiği sürece PKK örgütünün silah bırakması mümkün değil.
PKK ve diğer paralel örgütler PJAK/KODAR/PYD/YPG/YPJ nasıl silah bıraksınlar? İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nden bir komutanın, Rojava’nın (Batı Kürdistan) Kamışlo kentinde Arap aşiret liderleriyle görüştüğü ve silah vermeyi taahhüt ettiği öğrenildi. Kudüs Gücü’nden bir tümgeneral, Arap Tey aşireti lideri Şeyh Muhammed Farıs’ın evinde bölgedeki 8 aşiret lideriyle bir toplantı yaptı. Suriye Ordusu’na bağlı Tertep Taburu’ndan da bir komutanın da toplantıya katıldı. İran Kudüs Ordusu’nun Arap aşiretlere mensup 5 bin kişiye geçtiğimiz günlerde Tertep bölgesinde verdiği silahlı eğitimi tamamladığı, Suriye Baas rejimi ordusunun da Kamışlo ve Haseke’de bazı bölgelerden çekilip, denetimi bu kişilere bıraktığı belirtiliyor.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’den emir alan Kudüs Gücü, 2 bin özel yetiştirilmiş askerden oluşuyor. Ancak bu gücün sahip olduğu asker sayısına ilişkin farklı bilgiler var. Mesela Suriye‘nin Dera kentinde savaşırken Özgür Suriye Ordusu tarafından esir alınan İranlı asker İmad Caferi, İran’dan 3 bin kişilik bir askeri birlikle cihat için geldiğini söylüyor. Gücün komutanı Kasım Süleymani, IŞİD’le savaşla birlikte zaman zaman Irak’ta görüntüleniyor.
Geçtiğimiz günlerde Kasım Süleymani’nin Türkiye’ye geldiği ve Türk yetkilerle bir dizi görüşmeler gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştı. Mardin’inNusaybin ilçesinin karşısında yer alan Kürt nüfusun yoğun yaşadığı Kamışlo’ya, Suriye iç savaşıyla birlikte ciddi oranda Arap nüfusu aktı. Kamışlo çevresinde de IŞİD ile YPG arasında çatışmalar yaşanıyor.
Türkiye bu gelişmeleri yakından takipte. Suriye’nin Kamışlı kentinin karşısında bulunan Nusaybin’de kaçak geçişleri önlemek için “güvenlik” gerekçesiyle sınıra iş makineleri ile 3 metre genişliğinde ve 2 metre derinliğinde hendek kazılıyor. Bu arada, Şırnak sınırına da zırhlı kobralar eşliğinde uzun menzilli obüs topu ile Karayel tankı sevk edildi. Suriye’nin Kamışlı kentinin hemen karşısında bulunan Nusaybin ilçesinde, kaçak geçişleri önlemek için “güvenlik” gerekçesiyle sınıra iş makineleri ile hendek kazılmaya başlandı.
Hendek kazma çalışmaları Nusaybin ile Kızıltepe ilçeleri arasındaki bazı kesimleri mayınlı olan bölgede sürüyor. Genişliği 3 metre, derinliği de 2 metre olduğu belirtilen hendeği kazma çalışmaları 2 iş makinesi ile devam ederken, 2’nci Hudut Tabur Komutanlığı’na bağlı Kenan Dalbaşar Kışlası’nda görevli askerlerin de güvenlik önlemleri aldığı görüldü. Öte yandan Nusaybin’den Şırnak sınırına, bir uzun menzilli obüs topu ile bir Karayel tankı gönderildi. Kızıltepe yönünden gelen askeri TIR’lar üzerinde bulunan uzun menzilli bir obüs topu ve bir Karayel tankı, İpek Yolu’ndan geçerek Cizre ilçesine doğru gitti. Askeri top ve tankı taşıyan TIR’ların güvenliği, iki askeri zırhlı Kobra aracı tarafından sağlandı.
Türk ordusunun bu hendek hazırlığı Mart ayında IŞİD elindeki Musul’a yönelik saldırı öncesine denk gelince, kimi çevreler bunu Türk ordusunun Musul savaşına gireceği şeklinde yorumluyor. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, Irak Ordusu ile Peşmergeler, kenti kurtarmak için hazırlık yapıyor. Uzmanlar, Amerika’nın yardımı olsa bile Musul için verilecek savaşın çok kanlı olacağı kanaatinde. Merkezi Bağdat hükümetinin atadığı Musul Valisi Esil Nuceyfi, “Türkiye’nin, Musul operasyonuna katılmaya karar verdiğini, Türkiye’nin operasyona askeri ve lojistik destek sunacağını, ayrıca silah ve cephane göndereceğini dile getirdi. Fakat Amerika Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı James Clapper, Musul Valisi Esil Nuceyfi ile aynı görüşte değil. Amerikan istihbaratının lideri Clapper, Türkiye’nin IŞİD’le savaşta daha aktif rol üstleneceği konusunda iyimser olmadığını da belirtti.
IŞİD’e kimlerin destek verdiği halen tartışma konusu. Irak Bedir Kurumu Danışmanı Kerim Nuri, halk güçleri uluslararası ittifakın IŞİD terör örgütüne yardımlarını ifşa etmekte asla tereddüt etmeyeceğini vurguladı. Irak parlamentosu milli güvenlik ve savunma komisyonu, IŞİD terör örgütüne silah taşıyan ve halk güçlerince düşürülen ABD helikopterinin görüntülerini yayınladı. Irak Ordusu Tikrit kentinde IŞİD teröristlerinin hücrelerine düzenlediği baskınlar sırasında çok sayıda Suud yapımı silahlar ele geçirdi. Tahran’da çıkan “Cumhuri-i İslami Gazetesi“, Türkiye’nin yakın müttefiklerinin bile Ankara yönetiminin bölgede teröristlere imkân sağlaması, işbirliğinde bulunması ve onları takip etmesinden rahatsız olduklarını yazdı.
Şimdi sorulması gereken soru şu; İran ve Irak ve Suriye; Amerika’yı ve Suudileri hatta Türkiye’yi IŞİD’e destek olmakla suçluyor. Aynı blok Amerika’nın başını çektiği koalisyon güçleriyle Musul’a saldırmaya hazırlanıyor. Nasıl oluyor da İran, Irak ve Suriye’den oluşan blok, IŞİD müttefiki ve işbirlikçisi ilan ettiği Amerikalılar aynı hedefe yani Musul’a saldırmayı düşünebiliyor? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Anladınız mı şimdi PKK’nın neden Türkiye’de silah bırakıp, Irak ve Suriye de bırakmayacağını? Bence yerinde bir karar!
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...