Sayın Başbakanım! 3 Kasım 2002 seçimlerinde siyaset sahnesinden halkın tasfiye ettiği partiler seçim öncesi mitinglerde on binleri topladılar.
Yalakaları bu miadı dolmuş parti liderlerine, ‘Türkiye sizinle gurur duyuyor’ sloganları attılar. İhale peşinde koşanlar etraflarında dört dönmeyi bırakın pervane oluyorlardı.
Ama sonuç malum.
Ak Parti halkın teveccühüyle tek başına iktidara geldi.
Dışarıda ve içeride muarızlarınız ağızları tavan yapmış şekilde sizi alkışladılar.
Bu bir zaferdi, hem sizin hem dava arkadaşlarınızın hem de halkın. Lakin şimdi toplanan kalabalıklar, 2002 seçimleriyle sizin arkanızda büyük umutlarla saf tutanlarla aynı değil.
Bir filozofun dediği gibi her şey akar panta rei! Bu insanlar da aktılar, değiştiler dönüştüler. Maalesef partide metal yorgunluğu sendromu ortaya çıktı.
Bazı bürokratlarınız kraldan fazla kralcı kesildiler, sizin yetkinize sizin haberiniz olmadan ortak çıktılar. Kendi çalışanlarını ezdiler, yanlışlarına itiraz edenleri sürdüler, görevden aldılar.
Keyfilik aldı başını yürüdü, kimi bir milletvekilini kimi bir il başkanını referans gösterdi, kimi sırtını bir bakan dayadı. Cemaatle ilgili eleştiride bulunanlar cemaat tarafından fişlendiği için sizin bürokratlarınıza isimleri verilerek adeta vatan haini muamelesi gördüler.
Umarım paralel devlet uğraşı içindeki çetelerle mücadele edilirken masum insanların canını yanmaz.
Sizi seven ama sözde sizin adınıza hareket eden bürokratlarınızı sırf idari tasarruflarındaki hatalardan dolayı eleştirdiler diye neredeyse kapı önüne konulan mazlum ve mağdurlar var, lütfen onların da sesine kulak verin.
Bu millet sizi inadına seviyor, inadına destekliyor.
Sizde Fatih’ten bir sima görüyor Yavuz’dan bir nida duyuyor. Lakin sizinle hem inanç hem de kültürel olarak kan uyuşmazlığı bulunanlar, sizi en zor gününüzde yalnız bırakıyor.
Ne gam! Allah sizinle olsun yeter, millet sizinle olsun yeter.
Sayın Başbakanım; kalabalıklar sizi aldatmasın, gelin siz Üstat Necip Fazıl’a kulak verin:
Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam, Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam. Birde Puşkin’i dinleyin lütfen; ŞAİR’E
(muhtemelen size bu hitap Sayın Başbakanım)
Ey şair! Kulak asma, sevgisine sen halkın
O canım methü sena, anlık gürültü, geçer;
Kuru kalabalığın gülüşünü duyarsın,
Ve aptalın hükmünü; fakat metin ol, boşver. Sen Çarsın; yalnız yaşa, yolunda yalnız yürü,
Yürü, hür vicdanının seni çektiği yere,
Olgunlaştır, sevgili meyveyi, tefekkürü;
Hizmetine karşılık bir mükâfat bekleme. Her şey sendedir, sende; büyük mahkeme sensin;
Eserine, elden çok, kıymet biçebilensin,
Söyle ey titiz şair, sen ondan memnun musun? Memnunsan, kalabalık varsın küfretsin sana,
Tükürsün, ateşini yakan ulu mihraba,
Şamdanını, çocukça öfkeyle, sarsadursun.
Ömur Çelikdonmez