Almanların Hamburg takıntısı hazımsızlık modunda.
Merkel hükümetinin sosyal olayları çözümleme projeleri, efsane Alman mühendisliğinin izinde. Soğuk ve katı.
Toplumu dizayn etmeği Mercedes marka arabayı dizayn etmek gibi algılayan sosyoteknokrat bir bakış açısına sahipler.
Pek anlamasam da Alman Felsefesinin çağdaş yorumcuları sanırım her şeyi matematiğe indirgemiş. Kusursuz bir matematikle her sorunu çözebileceklerini sanıyor olmalılar.
Zamanın ruhunu (geist) okuyamamak bu sanırım.
Metafiziğin matematiği aşabileceğini nasıl olur da göz önünde bulundurmazlar?
Anlamak mümkün değil!
Sanırım onlar, metafiziğin matematik şifreleri peşindeler…
Hamburg direnişçilerin kendilerine sembol olarak tuvalet fırçasını seçmeleri de ilginç. Fırça ”tehlikeli bölgede” gezen kişilerin vazgeçilmez eşyası olurken, eylemciler de polisle karşı karşıya geldiklerinde ellerindeki fırçaları göstererek yapılan kontrolleri protesto ediyor.
Alman polisinin copuna, plastik mermisine, hardal gazına karşı, tuvalet fırçası.
Aman Allahım ne ironik bir realite! Muhtemelen tuvalet fırçaları, ABD’nin kuyruğundan sım sıkı yakaladığı bir türlü bırakmadığı Cermen ırkının hem fikren hem de bedenen necasetten kurtulmasını, temizlenmesini, arınmasını sembolize ediyor.
Şu sıralarda Almanya’nın dört bir köşesinden Hamburg’daki otonom sol gruplarla dayanışma haberleri geliyor.
Görünen o ki şiddete eğilimli solcu gruplar tüm Almanya çapında, Frankfurt’ta, Berlin’de, Baden-Württemberg eyaletinde insanları harekete geçirebiliyor.
ABD güdümündeki Alman hükümetini “Kızıl Ordu Fraksiyonu” (RAF) korkusu sarmış durumda..
Bilindiği gibi Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nin başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerden istihbarat bilgilerini toplayarak işlediğinin ortaya çıkması geçen yıla damgasını vuran olayların başında geliyor.
NSA skandalı ve kişisel verilerin toplanması, bundan en çok etkilenen ülke konumundaki Almanya’da iç siyasetin en tartışmalı konularından biri.
Buna karşın, ABD ile Almanya arasında casusluk faaliyetlerini sonlandırmayı amaçlayan ‘No-Spy’ antlaşmasının yapılmayacağının ortaya çıkması ise Berlin’de tam anlamıyla yeni bir hayal kırıklığına yol açtı.
Merkel hükümeti bir yandan Spartakist deneyimden ve bu tarihi gelenekten beslenen Alman Marksistler ile baş etmek zorunda. Öte yandan ABD’nin kendi topraklarında kendi ülkesine karşı gerçekleştirdiği casusluk faaliyetleri karşısında eli kolu bağlı, çaresiz durumda.
Acısını Hamburg’da direnişe geçen eylemcilerden çıkarıyor. ABD’nin Almanya’yı dinlemesine, izlemesine sesini çıkaramayan Merkel hükümeti, Hamburg sokaklarında kaç gösterici var, kaçı şiddet taraftarı bunu bile sözde saptamış.
Konuyla ilgili Alman istihbaratçı Torsten Voss, Almanya’daki aşırı solcu grupların düşünce yapısında da geçen yıllar içinde değişiklikler olduğunu, eskiden bilinçli bir biçimde insanlara karşı şiddet uygulamada bir çekince görmezken, şimdilerde eylemlerine şiddet karışmamasına özen gösterdiklerini, bunun tek istisnasının ise Neo Nazilere karşı eylemler olduğunu belirtiyor.
Peh peh, iyimserlik ayakları bunlar. Torsten Voss, Almanya’daki aşırı solcu gruplara dair bazı rakamlar da veriyor: “Genel anlamıyla radikal sol gruplarda belirli bir trend olduğu söylenemez.
Almanya çapında yaklaşık 7 bin kadar şiddet eğilimli radikal solcu var.
Bu sayı kimi yıllar azalıyor, kimi yıllar biraz çoğalıyor. Hamburg’da da saptadığımız bin 120 aşırı solcudan 620’si şiddet eğilimli.
Ama buradan bir trend saptamasında bulunmak mümkün değil.”
Hamburg’dan devrim çıkar mı?
Hamburg sokaklarında ellerinde tuvalet fırçaları ile dolaşan direnişçilerin bir elin parmağını geçmeyecek sayıda olmasına rağmen, Alman Polisi’nin Gestapo yöntemlerini aratmayacak şekilde ve şiddetle müdahale etmesi neyin korkusu?
Düşünsenize eğer sokak gösterilerine göçmen kitleler destek verseydi, demek ki Hamburg sokaklarından yüzlerce ceset toplanacaktı.
Amerika’nın Sesi radyosu; “Almanya’da göçmenlik bir numaralı konu” başlıklı haberinde, “Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarının 1 Ocak 2014 tarihinden bu yana AB sınırları içinde serbest dolaşım izni alması ile geçmişte geçerli olan çalışma kısıtlamalarının kalkmasının Almanya’da önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam ettiğinin” altını çiziyor. Korkunun ecele faydası yok. Almanya’nın işi zor. Küresel kraliyetçilere teslimiyetinin bedelini ödüyor.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, deli tepmiş gibi zıvanadan çıkan Alman Ordusunun bırakın Avrupa kıtasını neredeyse tüm dünyayı ateşe verdiği daha unutulmadı.
Toplama kampları, Gestapo işkenceleri unutulmadı
. Müttefiki olduğu Osmanlı Devletinin insan kaynaklarını kendi ulusal ve emperyal çıkarları doğrultusunda nasıl telef ettiği de bu topraklarda unutulmadı.
Yıldırım Orduları Katolik Alman komutanının Kudüs’ü, İngilizlere ve Siyonistlere teslim ettikleri unutulmadı.
Çanakkale savunmasında binlerce memleket evladının ölmesine göz yummaları unutulmadı.
Talat Paşa’yı Berlin’de sözde Ermeni komitacıya öldürtmeleri de unutulmadı.
Sahi tehciri planlayan ve uygulatan bunlar değil miydi?
Sadece onlar mı?
Spartakist devrimcileri nasıl öldürdüğü de unutulmadı.
Şimdi tarih tekerrür edecek, Spartakistler yarım kalan işlerini tamamlayacaklar!