Ömür Çelikdönmez
Türkiye’de Alevi toplumun tek parça bir görüntü vermediği biliniyor. Alman istihbaratının ‘Alisiz Alevilik’ projesi bütün gayretlerine rağmen taban bulamadı. Sadece Almanların beslemesi birkaç isim bu akımın başını çekiyor. Türkiye’de genellikle Kars ve Iğdır vilayetlerimizde yaşayan ve buralardan Türkiye’nin çeşitli illerine dağılmış soydan Caferi mezhebine mensup olanlar var. Ayrıca İran İslam Devriminden sonra kültürel Şiilik propagandasının etkisinde kalarak mezhep değiştiren ve kendini ‘Hattı İmam’ kabul eden bir jenerasyonda mevcut. Bektaşilik çoktan kendini Alevi ocaklarının potasında eritti. Suriye sınırımızdaki Hatay, Adana ve Mersin illerinde de Nusayri mezhebine mensup Türk vatandaşları yaşıyor.
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi ( DHKP-C), Alevi kökenli liderlerin sayesinde Alevi toplumundan kendisine taban buldu. 1980 öncesi toplumsal olaylarda Alevi toplumuna yönelik Faşist saldırıları püskürtme amaçlı örgütlenme, halen günümüzde etkisini sürdürüyor. Eylemler sırasında hayatını kaybeden DHKP/C militanlarının cenazelerinin Cem Evlerinden kaldırılması, Aleviler ile aşırı sol gruplar arasındaki işbirliğinin kanıtı gibi sunulsa da, aşırı örgütlerlerle irtibatlı Alevilerin oranının, Sünni Türklerden söz konusu örgütlere üye olanlarla denk olduğu söyleniyor.
Kimsenin kafasını ütülemeden sadede gelecek olursak, Türkiye’deki Alevi toplumundan Suriye iç savaşı başladıktan sonra Şebbiha adı verilen Esed’in özel milislerine katılımlar olduğu istihbarat raporlarında yer aldı. Lakin bu konu üzerinde pek durulmadı daha çok Türkiye’deki güney vilayetlerimizden IŞİD ve El Nusra örgütlerine katılan Sünniler ön planda tutuldu, genellikle onlarla ilgili haberler basında yer buldu. Türkiye’deki güvenlik güçlerinin Aleviler arasında yaygınlaşmasını istemediği Esed güçlerine katılım haberleri, İran kaynaklı haber sitelerinde de görülmedi.
Kamuoyunda Suriye’de Nuseyrilerin safında savaşan en ünlü Türk vatandaşı, Miraç Ural. 1970’li yılların sonuna dek Alevi Arapların çoğunlukla yaşadığı Hatay bölgesinde etkin olan ve ismini giriştiği şiddet eylemleri ile duyuran THKPC-Acilciler örgütünün liderlerinden olan Ural, 1980 askeri darbesi sonrasında Suriye’ye sığınarak orada yaşadı. Bu süre içinde özellikle PKK ve Lideri Abdullah Öcalan ile yakın ilişki içinde olan Ural, Suriye’de halk ayaklanması ve Baas rejimi karşıtı eylemlerin başlamasının ardından Alevilerin etkin olduğu Hatay’ın Türkiye sınırındaki bölgelerde İslamcı gruplarla mücadele etmeye başladı. Hatay ve çevresinde Suriye yanlısı propaganda öncelikli amaçları olan Miraç Ural ve grubunun Alevileri kışkırtmak için bölgede toplantılar yaptıkları biliniyor. THKP-C’li Mihraç Ural’ın başını çektiği ‘Acilciler’ örgütü, Hatay, İskenderun ve Adana’da halkı sığınmacılara karşı kışkırtarak, ayaklandırma eylemlerinde bulundu.
Ne derece doğru bilmiyorum. Dün görüştüğüm bölgeden gelen bir dostum, Türkiye’den 40-50 bin arasında Alevi kökenli militanın Suriye sınırını geçerek Miraç Ural’ın başında bulunduğu örgüte katılarak Esed ordusunun insan kaynakları ihtiyacını karşıladıklarını söyledi. Rakam bana bana uçuk gelse de yabana atılacak bir iddia değil. Anlaşılan işin içinde mezhebi bir dayanışma düşüncesi olduğu gibi Suriye’deki savaş ortamını eğitim fırsatına dönüştürmek amacı da söz konusu. Özellikle Suriye sınırındaki Hatay ve ilçelerinden katılımın yüksek olduğu belirtilince haziran ayının kavurucu sıcağında iliklerime kadar donduğumu hissettim. Önceki Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Hatay’da seçimi kaybetmesinin en büyük nedeninin, hükümetin Suriye politikası olduğu ayrıca ifade edildi. O durum zaten sürpriz değildi, bilinen bir husustu.
Türkiye mezhep savaşından alabildiğinde uzak durmalı. Eğer bu rakamlar doğruysa Iraktaki mezhep savaşının Türkiye sıçraması durumunda, Esed’in Türkiyeli Şebbihaları tersine dönüşle Türkiye’yi kan gölüne çevirebilir. Türkiyeli Nusayrilerin Esed sevdası yeni değil. Ta Hafız Esed dönemine uzanıyor. Büyük Suriye ideali için Hatay’ı Suriye’ye ilhak etmek fikri taşıyan baba Esed, Hatay’dan gelen Türkiyeli Nusayrilere altın fırsatlar sunuyordu. Gençlere burs veriyor, iş imkânlarını seferber etmekten geri kalmıyordu.
Yansımasına gelince, birkaç gün önce Antakya sevgi parkının önünde yaşanan olay Beşer Esad’ın Sabihalarını aratmadı. Suriye’deki Baas diktatörlüğünün Antakya’daki sempatizanları, Suriyeli bir sığınmacı çocuğu dövdü. Videoya çektikleri çocuğa; ‘’ Söyle Alevilere canım feda olsun, Başar Esad’a canım feda’’ dedirttikten sonra akıl almaz küfürler ediliyor. Kayıtlarda çocuğun kaçarak canını zor kurtardığı görülüyor. Daha bu bir şey değil, beterinden Allah saklasın!
İran destekli bazı sitelere bakıyorum şimdilerde Barzani ailesinin Yahudi olduğunu afişe eden yayınlar yapıyor. Irak’ta planlanan Sünni katliamı öncesinde ötekileştirme projesinin habercisi bu. Nereden biliyorsun derseniz, ABD’nin Irak’a gönderme kararı aldığı askeri danışmanların ilk grubunun ülkeye ulaştığı, Danışmanların Irak güvenlik güçlerinin durumunu incelemekle görevlendirildiği haberlerini okumuşsunuzdur. Irak’a giden 300 kişilik ekip içinde yeşil bereli ve Arapça konuşan ABD askerleri de bulunuyor. Yeşil bereliler Irak ordusunu eğitecek ve büyük bir savaş planı yapacakmış. Ayrıca Yeşil bereli askerlerin yanlarında götürdükleri bilgisayar sistemleri sayesinde CIA’den doğrudan istihbarat alabilecekleri belirtiliyor.
Meraklısına not; PKK ve İran ordu güçleri devrim muhafızları arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. İran güçlerinin PKK’ın İran uzantısı HPG denetimindeki Xinere ve Xakurke bölgeleri arasındaki bir tepeyi tutmak girişimi sonucu, eski adı Pejak olan HPG güçleri ile İran askerleri arasında çatışmanın çıktığı, 23 Haziran’dan bu yana süren çatışmalarda 7 İran askerinin öldürüldüğü bildiriliyor. İranlı pastarların başta Şekif, Kelaşin, Şehit Laşer Tepesi ve Xınere olmak üzere HPG denetimindeki birçok bölgeye, obüs, havan ve katuşalarla bombardımanının halen sürdüğü belirtiliyor.
Twitter:@oc320c39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...