24 anayasasından bu yana inkar edilerek çözülmeyen Kürtlerin varlık sorununu tartışmıyoruz.
Tartışılan yine inkara dayalı yeni anayasaya bakış açımız ve alacağımız tavır.
Önerilen model çağdaş,merkezin yetkilerini yerel ile paylaşan demokratik bir sistemde değil.
Getirilmek istenen adına başkanlık densede Ortaçağ sultanlarının dahi kıskandıracak,tek ırka dayalı,sunni islam ile donatılmış tüm yetkilerin bir kişide toplandığı, komşu ülkeler ile ilişkiler dahil, yarınlar için ne yapacağı o günkü eşref saatine göre karar verecek "Başbuğ" sistemi.
Yeni modele birey olarak bizler ilk olarak kendi halkımız açısından baksakta sonra diğer halkları nasıl etkilediğini sorgulamamız gerekir.
Sermayenin globalleştiği dünyada,üstelik ortadoğuda var olmak isteniyorsa , Kürtler adına "BOYKOT"ediyorum diyebilirmiyiz?
Şayet dersek bakış açısı ile değerlendirme ve görüşlerimiz eksik ve yetersiz kalacaktır.
Üstelik önerilen yeni modelde diğer halklar ve farklı inançları olumsuz etkileyeceği gibi direk olarak , en fazla etkilenecek yine Kürtler ve ulusal talepleri olacaktır.
Talep bağımsızlık,federasyon,yada özerklik olabilir.Tek başına ana dil dahi olsa
bu taleplerin legal mücadelede savunulmasının en iyi mekanı yeni anayasa ile yok edilmek istenen parlementodur.
1924 ten bu yana yapılanların amacını, nedenlerini bilerek,öfkelenip "BOYKOT"u savunarak "BANA NE" demeden önce bir daha düşünelim.
Neden bu sistem OHAL ilanından sonra ,basının susturulup tartışma ortamı yok edilerek,taraf olanların ve söyleyecek sözü olan akademisyenlerin, görevden alındığı ve içeri atıldığı bir dönemde MHP desteği ile ortaya atıldı?
Çünkü mevcut anayasa ile dahi , amaçlarına ulaşamıyor ve ülkeyi yönetmelerine yetmiyor.
Yeni model ile halklar arasında yeni provakasyonlar yaratarak statükonun devamı amaçlanıyor.
Çünkü şiddet kullanan bu zihniyet yaratılan kaos ortamında ötekileştirerek "kör şiddet" ile karşılık bulduğunda , beslenip var olabiliyor.
Bizden istenen KHK'i tek başına hazırlamak, Yüksek Yargı Organlarına üye atayabilecek(İstiklal Mahkemeleri gibi),OHAL ilan etmek (Chp nin desteğine ihtiyaç kalmadan), Üniversitelere Rektör ve Dekan, il ve ilçelere partinin il ve ilçe başkanları gibi
Vali ve Kaymakamları belirleyecek, tüm bunlar yetmedi parlemento dışından bakan ve başkan yardımcılarını seçecek yetkiyi vermemiz isteniyor.
"HAYIR " DEMEK için yetmediyse;
Canı istediğinde meclisin kapısına kilit vurup fes ederek bu günkü gibi OHAL koşullarında tekrar seçime gitmek yetkisi olacak.
Parlemento gibi önemli legal mücadele alanı kalmayacağı gibi kurulu olan ve kurulmak istenen partininde "BOYKOT" dersek anlamı kalmayacak.
Legal ve illegal mücadeledeki var olan kaos istendiği gibi devam edecek.
1924 anayasası ve sonrası tek parti döneminde olduğu gibi,hatta yeni yasalar ile desteklenerek tek ırk,tek mezhep (hanifilik) üzerinden tek yetkili yeni başbuğa verilecek.
Hala "HAYIR" demeye yetmiyorsa;
Sandığı "BOYKOT"etmenin "EVET " oylarına katkı sunacağı ortadayken ,bu gerçeği görmeden geçmişin hesabını soramayacağımız gibi bu gün kullandığımız muhalefet etme araçlarındanda mahrum edileceğiz. Gidişatı belli olan bu yol
"BİZİ İLGİLENDİRMEZ" diyebilirmiyiz?
Hayır çıkması halinde her şey güllük gülistanlık olmayacak ama dünyada benzeri olmayan tek adama verilecek yetkilere engel olacağız.
Mevcut modeli oylama imkanı olsa "HAYIR",getirilmek istenen yeni modelde "HAYIR" diyerek yurtseverlere çağrı yapıyorum.
Bunun kadar önemli bir diğer konu,"BOYKOT" yada "HAYIR"diyenler birlik olmaya en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde farklı görüşten dolayı birbirimize karşı kullandığımız dil ve eleştirilerde son derece hassas ve yapıcı olmalıyız.Birlik yolunda atılacak bu adımı atmalıyız.
Kendini sorumlu his eden her kişinin (özellikle emek verip bedel ödeyenlerin)görüşünü kabüllenmesekte saygı duymalıyız.
Bu güne kadar ortak payda olmasına rağmen birlik olunamıyorsa kullanılan, kırıcı ve ayırımcı dildir.
Dr.Adnan Güllüoğlu