Nisan 2010 yılında Suriye'yi gezmiştik. Savaştan sonra da bölgeyi yakından takip etmekteyim.
Burada açıklayacağım bilgiler ve tavsiyeler, doğrudan sahadan ve yetkililerden aldığım bilgilere dayanmaktadır.
Mart 2011 yılından bu yana, Suriye'nin dış destekli iç savaşı aralıksız sürmektedir.
20 milyonluk Suriye nüfusunun en az yarısı asimilasyon ve ontolojik kırılmaya uğramıştır.
Örneğin, Suriye'deki en büyük kurtarma ekibi olan (3 bin 200 kişilik), sivil savunma amaçlı Beyaz Baretliler Grubuna (BBG) göre, şu ana kadar 1 milyon kişinin öldüğü, bunun iki katının yaralandığı, 5 milyonun dış (3,5 milyonu Türkiye'nin içinde iken; 4 milyon İdlib, 2 milyon da Türkiye'nin kontrolündeki Afrin, Cerablus ve Rasulayn'de bulunmaktadır), 5 milyonun da iç mülteci olduğu görülmektedir.
Görüldüğü üzere, Suriye'nin yükü Türkiye'nin sırtında bulunmaktadır. Bu nedenle buradaki bilgiler ve tavsiyeler önemlidir.
Suriye İç Savaşı ve Rusya
Bugün Suriye, fiilen en az dörde bölünmüştür. Buraların birbiriyle ilişkileri farklı olduğu gibi kendi aralarında da farklı-çatışmalı uygulamalar bulunmaktadır.
Burada dört farklı durum görülmektedir. Bizim burada verdiğimiz bilgiler, Türkiye ve muhaliflerin kontrol ettikleri bölgelerdeki mevcut durum, sıkıntı ve tavsiyeler odaklı olacaktır.
- Rusların iki asırlık sıcak sular hayali için havadan ve denizden kontrol ettikleri, Lazkiye-Tartus hattındaki Suriye'nin sahil bölgesi, içerdeki bazı kara üsleri ve Suriye'nin sadece İsrail'e açık hava sahası.
- Fırat'ın Batısındaki Halep-Şam arası kırsal kesim ve Şam'ın Seyyide Zeynep bölgesini İran kontrol etmektedir. İran'ın aynı şekilde Şam yönetimi ve PYD ile de yumuşak/sert güç ilişkileri gayet olumlu ve sıkıdır.
- ABD'nin desteklediği Fırat'ın Batısındaki (Rojava) PYD/DSG Bölgesi. Burası Suriye'nin su, toprak ve enerji merkezidir. Burada en az 20 ABD üssü bulunmakta olup, (Yabancıların en az 156 askeri üssü bulunmaktadır) Fırat Nehri sınır olmak üzere Rakka, Deyrı Zor ve Haseke hattına dayanmaktadır.
- Türkiye'nin desteklediği geçici ve meşru Suriye Hükümetine bağlı Milli Ordu, kurumlar, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgelerini yönetmektedir. HTŞ gibi Suriye Muhalifler İdlib ve Türkiye'nin sınır bölgelerinde etkin görülmektedir.
Bu bölgelerde, güvenli geri dönüş için dört aktör bulunmaktadır: Suriyeli muhalifler (HTŞ vs.) Geçici Suriye Hükümeti, Yerel Meclisler ve Suriye Milli Ordusu (SMO).
Şu an bizim için kritik üç bölge var: Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtı Bölgesi.
İran, PYD ve Ruslar, Suriye'deki masum halka yönelik soykırım denilecek şekilde sistematik iki taktik uygulamaktadır:
Halkın, bölgeyi terk etmesi için alt yapıyı tahrip etmek ve Suriye'de güvenli bir yer yoktur hissini yerleştirmek için bayram, gece, gündüz fark etmeksizin; hastane, cami, okul ve fark etmeksizin her yeri, aralıksız en ağır şekilde 7/24 havadan ve karadan bombalama stratejisini uygulamaktadır.
Bunu ise İran, Halep'te Şiilik üzerinde yapmaktadır. Bizler masumlar ölmesin ve tarihi şehir zarar görmesin derken, Halep bu şekilde düştü.
Örneğin, 6 gün önce Cisr Es Şuğr bölgesinde tavuk çiftçiliğine yapılan saldırıda 5 çocuk hayatını kaybetti.
Geçen yıl ise askeri hedef olmayan Fırat Kalkanı bölgesinde Hamra Çarşısını bombaladı.
Devasa olan bu bölgede yaklaşık 50 milyon dolarlık, 250 TIR, araba ve petrol dağıtım yeri vuruldu.
Ruslar, bu kapsamda şehrin su depolarını ve boru hatlarını bombalıyorlar. Bu nedenle İdlib'in yarısı susuz kaldı.
Tıpkı İngilizlerin Basra'yı 2003 te su ile cezalandırması gibi şehri susuz bırakmaktadır.
Oysa burası, BM'den desteklenen projeyle yapılmıştı. 2021 yılında olan Zeytin Dalı Bölgesi (Afrin) 60 saldırıya uğradı (47 şehit, 202 yaralı).
PYD de karadan şehre ayrıca saldırmaktadır. 2022'de ise Kuzey Suriye'deki diğer bölgelerdeki 143 saldırı sonucu, 54 şehit, 228 yaralı olmuştur.
Bu saldırıları önlemek ve güvenli geri dönüş için BM tarafından da korunacak güvenli şehirlerin kurulması gerekir.
Saldırıların olmayacağı ve sürdürülebilir ideal güvenli bölge sunmamız lazım. Çünkü Suriyelilerin güvenli bölgelere güven yok.
Şu anki yerel hükümetlerden halk aslında memnun değil ve milli/sivil bir zihniyete geçilmelidir. Bunun için de yerel seçimler yapılmalıdır.
Suriye'nin milli kimliği güçlendirilmelidir. Bu, İran'a karşı Türkiye için kalıcı ve stratejik olur.
Çünkü Halep düştükten sonra garantör olan Türkiye'ye güven sarsıldı. Türkiye, halk arasında yenilmez ve garantör olarak görülürdü.
Halep'in düştüğü birinci darbeden sonra Fırat Kalkanı, İdlib'de ise güvensizlik ve Esad bölgesinin kasıtlı gönderdiği uyuşturucu ve motosikletli bombalar.
Güvenli dönüş için yol haritası
Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerin eğitim, sağlık, sosyal ve hukuki birçok problemi bulunmaktadır.
Bunlar çözülmeden geri dönüş kolay ve kalıcı olmaz. Örneğin, Suriye kanunlarına göre uyuşturucunun pazarlanmasının suçu idamdır.
Şu ana kadar bu suçu işlediği tespit edilmiş kişiler bu hükme tabii tutulmadı. Suç işleyenler, Türkiye'ye geçerek cezalardan kurtuluyorlar.
Suriye'de alınan kararlar Türkiye'de adli kararlara bağlı olmaması nedeniyle bağlayıcılıkları yoktur. Aynı adam orda suçlu burada suçsuz olabiliyor.
Aynı şekilde Barış Pınarı bölgesinden olan (Rasulayn) Türkiye bulunan vatandaşların çoğu evine dönemiyor.
Adamın elinde tapusu olsa bile PYD zamanında başkasına satıldığı için evine geçemiyor.
Bu nedenle Suriyelilere büyük görev düşüyor ama Türkiye'nin desteği burada çok önemli. Alınacak kararların, Türk tarafından da kabul edilmesi lazım.
Bu kanunların, bağlayıcılıkları ve merkezileşmesi iş dünyası için de geçerlidir ki; gümrük kapılarında bile farklı kanun, fiyat ve uygulamalar bulunmaktadır.
Türkiye, bugün bazı sanayi bölgeler kurmuştur ama bölgelerin sanayi merkezlerinin çalışması için sadece altyapı değil kanuni bir mekanizme gerekmektedir.
Sadece asfalt dökmek ve biriket evler yapmakla buralara gelen halk kalıcı olmaz ve geri döner.
Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu