25 Kasım,kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma günü.
Kadını sadece cinsel obje olarak gören anlayışa birlikte karşı çıkalım.
Ancak bu ülkede gün geçmiyor ki bir sağlık çalışanına, bir çocuğa,anadilini konuşan yada kendi dilinde müzik dinleyen birine ve inancı farklı olan kişiler saldırıya,şiddete maruz kalmasın.
Mevcut düzende şiddet sadece kadına karşı değil.Çocuklardan başlayarak toplumsal hayatın her alanında, kimin gücü kime yeterse uygulanıyor.
Bu nedenle başta kadınlar olmak üzere var olan şiddet anlayışına son vermek icin şiddetin bir bütün olarak ele alması gerekiyor.
Güce tapma anlayışının egemen olduğu toplumlarda kadınlar cinsel obje olarak sahiplenildiği icin şiddet olaylarından onlarda kendi paylarını alıyor.Tek başına kadına yönelik şiddet ele alıdığında olayların önü alınamadığı gibi giderek artan kadın cinayetlerine de engel olunamıyor.
Kadın hakları ile ilgili kağıt üstünde kalan sözleşmelere imza atmak yada cezaların arttırılmasını istemekte çözüm getirmiyor.
Eşini yada sevgilisini öldürdükten sonra intihar etmeyi göze alan birini verilecek hangi ceza caydırabilir?
Sadece kadına karşı değil,yaşanan şiddet olaylarının tümüne engel olmak için daha çocuk yaştan itibaren sosyal ve kültürel anlamda beyinlere işlenen ırkçı,mezhepçi ve cinsiyetçi bakış açılarına son vermek gerekiyor.
Dil din, renk ayırımı gözetmeden,doğum ile gelen farklılıklara saygı duyarak insani değerleri çoğaltmak lazım.
Toplumda yaşanan kadın sorunu ve kadına yönelik şiddetin nedeni sosyal adaletin olusmasına izin verilmediği içindir.
Kadına karşı şiddeti düzenden kaynaklanan antidemokratik uygulamalar ile etnik ve inanç kaynaklı diğer şiddet olaylarından bağımsız olarak ele alıp çözmek mümkün değildir.
Tekçi eğitim sisteminde olduğu gibi geçmişe atıfta bulunarak tarihi gerçekleri çarpıtan tv dizilerinde şiddetin kutsanması boşuna değildir.
Defalarca izletilen benzeri diziler insan egosunun bilinç altıda (İd) tuttuğu hayvani düşünce ve dürtüleri güçlüden yana açığa çıkarıyor.
Bu tür dizilerin amacı toplumsal yaşamda olması gereken insani değerleri yok edip,bu değerlerin yerine güç ve şiddete duyulan korkunun almasını sağlamaktır.
Bilinçli olarak bir avuç egemenin çıkarını kollamak için toplumdaki şiddet anlayışını besleyen bu dizilerin biri bitmeden diğeri başlatılıyor olmasının nedeni budur.
Tekçilik üzerine kurulu ve statükodan yana sistemde farklı olanlara,özellikle farklı uygulanan bir adalet sistemi terkedilmeli.
Toplumu şiddetten arındırmak icin evrensel insan haklarını temel alarak savunan bir adalet sistemine ve buna uygun,herkese eşit uygulanan yasalara ihtiyaç var.
Ayrıca ivedilikle etnik ve inanç farklı olana karşı asimilasyon amaçlı uygulamalara son verilmeli.
Dr.Adnan Güllüoğlu
25.11.2021