Kürdler Selçuklu'ların veOsmanlı'lının yanında dış tehditlere karşı yer aldılar.
En son Kurtuluş Savaşında Yunanistan'a karşı Türk'lerle beraber savaştılar ve Türk'leri hiç bir zaman arkadan vurmadılar.
Yunanlılara karşı verilen son savaştan kısa bir süre sonra Atatürk'ü yakın çalışma arkadaşı ve eski Adalet Bakanı M.Esat Bozkurt"Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır,oda hizmetçi olmak,köle olmak."diyerek kurulan Cumhuriyetin Türkçülük esası üzerine kurulduğunu ilan ediyor.
Amacım tarihi bilgileri doğruları ile birlikte yeniden tekrarlamak değil.
Cumhuriyetin kuruluşundaki eksik ve yanlışların 100 yıl sonra,ödenen bedellere rağmen neden devam ettirilmek istediğine kısaca değinmek istiyorum.
M.Esad Bozkurt binlerce yıllık tarihi olan ve yaşadığı topraklara adını veren bir halkı yok saydı ve Kürd'lerin asimile edilmesini,asimile olmayanların da imha yada iskana tabi tutulması gerektiğini savundu.
Tek parti döneminde ve çok partili sisteme geçişle birlikte bu anlayış değişmeden sağ ve "sol" iktidarlar tarafından da hayata uygulandı.
Ülkede yaşayan beş kişiden ikisinin Kürd olması,yaşadıkları topraklara adlarını vermeleri,binlerce yıl öncesine dayanan tarihleri,edebiyatları ve çoğu dilin anası olan zengin dillerinin olması Kürd halkının asimilasyona karşı avantajlarıydı.
Yapılan her türlü baskı ve şiddetin yanı sıra büyük bir ustalıkla uygulanan ulusal mücadele yerine Kürd'leri sağ ve sola bölünmelerine rağmen asimilasyon politikası başarı ile sonuçlandırılamadı.
KARD-KURD ile başlatılan,bu gün KÜRD ASILLI diyerek inkara dayalı sürecin devamı,ödenen ağır bedellerin hesabı bilinmesine rağmen nafile bir çaba.
Sadece maddi ve siyasi rant peşinde olan kesim tarafından ötekileştirme ve ayırımcılık körüklenip kirli savaş devam ettirilmek isteniyor.
Bu gün Türkiye'de Millet ve Cumhur İttifakı diye iki düşman kampa bölünen siyasetin önemli nedenlerinden biri yine Kürd sorununa bakış açısında hem fikir olmalarına rağmen uygulamada farlı düşünüyor olmalarıdır.
Asimile etmek isteği değişmemesine rağmen hangi sistemde asimilasyonu daha başarılı bir şekilde uygulanacağı konusunda anlaşamıyorlar.
Cumhur İttifakı geçmişte yapılan uygulamaları örnek göstererek eski parlementer sistemin çare olmadığını savunuyor.
Eski parlementer sistemin yerine Osmanlı İmparatorluğu'na özenti yaratarak Türk Tipi Başkanlık Sistemini ile Türk İslam Sentezi'ni birleştirip dindar Kürd'lerin aklını çeliyor.
Dini inancı kullanarak İslam şemsiyesi altına Kürd'leri almak ve "Aynı dinin ümmetiyiz"diyerek içine asimilasyonun devamını sağlamak istiyor.
Millet İttifakı ise eski parlementer sistem ile Kürd'lere mecliste,izin verildiği oranda,sınırlı temsil hakkı vererek sistem içine alıp asimile etmek ve böylece dünya da "Bakın temsil hakları bile var,Kürd sorunumuz yok" diye mesaj vermekten yana.
Çağdaş başkanlık sistemlerinde azınlıkların kendilerini temsil hakkı için zerk,yada federasyon anlayışı vardır.
Türk Tipi Başkanlık Sistemi'nde bu anlayışın zerresi olmamasına rağmen ileride gündeme gelir endişesini dillendirmeden Millet İttifakı karşı çıkıyor.
Denetlenebilir bir başkanlık sistemi tartışılmadığı gibi her iki ittifakta kabul etmiyor.
Oluşturulan iki ittifakın (AKP+MHP ve CHP+İYİ P.+SP) anlayışları, paradigmaları bu.
Kısaca biri ulusal haklarını yasal yollardan dahi olsa taleb eden Kürd'e çıplak elle,diğeri eldiven giyerek tokat atarım diyor.
Kürd'lerle birlikte kalmak,birlikte yaşamak için ne bir öneri nede görüş üretiyorlar.
Peki Kürd cephesinde ne var,neler düşünülüyor?
Yazım uzun olmasın diye bu konuya daha sonra çözüme ve eşitliğe katkı umudu ile ikinci bir yazımda değineceğim.
Dr. Adnan Güllüoğlu
10.8.2021