O gün Sivas'ta işlenen toplu katliam suçuna karşı,yetkileri olmalarına rağmen olayları engellemek için bir şey yapmayan,yapılanlara göz yumarak suça ortak olanlar bu gün bizlerle birlikte,riyakarca yakılan, boğulan aydın,sanatçı, yurtsever ve iki otel çalışanı emekçi ile birlikte 35 kişinin yasını bizimle birlikte tutuyorlar.
"Bir daha yaşanmasın
- yüreğimiz kanıyor
-Neden olaylara müdahale edilmedi
-Neden adalet hala tecelli etmedi"
Diye yavuz hırsız gibi olaydaki sorumluluklarını unutturup şikayet ediyorlar.
Ülkenin 100 yıllık tarihinde karanlık kapılar ardında hazırlanan,katliam ile sonuçlanan her olaydan sağcı yada solcu geçinen herkes lafta şikayetçi görünüyor.
Buna rağmen iktidarda merkez sağ,yada merkez sol olsun,yada ikisi birlikte,sonuç değişmez ve yaşanan insanlık dışı katliam olaylarının hepsinin üstü birlikte maharetle örtülür.
Aralarında nitelik farkı olmadığı için muhalefette olan da hep sessiz kalır.
Birkaç tetikçi dışında gerçek sorumluları bulmak,ortaya çıkarmak asla istenmez.
Olayları ortaya çıkarmak için çabalayanlarada engel olundu.
Olayların ne için tezgahlandığı ve amacı bilindiği için bir,iki günah keçisi dışında kimse suçlamak.
Böylece hedef seçilen kitleye yapılmak istenen katliamlar gerekli görüldüğünde tekrarlanır.
Sivas katliamını devlete karşı,bir avuç gözü dönmüş şeriat isteyen yobazlarmı yaptı?
Yoksa Alevi'leri katlederek ders vermek amacı ile bir avuç yobazmı kullanıldı?
Saatlerce süren olaya müdahale etmeyen, edilmesine izin vermeyen kimler?
Valinin çağırmasına rağmen laikliğin bekçisi olan polis yada asker neden olaya müdahale etmediler?
Dersim,6-7 Eylül'de yaşananlar,Hendek savaşı ve Roboski gibi benzer ve amacı bilinen organize edilmiş katliamları kimler yaptı?
Geçmişteki işlenen toplu katliamların sorumluluğunu sırtında taşıyanlar bizlerle bu acı olayların yasını tutuyormuş gibi görünerek sorumluluklarının üstünü örtmek çabasına girerler.
Çok kolay yalan söyledikleri gibi kesinlikle neden oldukları olaylarla ilgili bırakın özeleştiri vermeyi,"Hata yaptık"diyerek af dileme erdemini göstermekten yoksundurlar.
Her zaman yaptıkları gibi yüzleri kızarmadan Ankara'da başka, Diyarbakır'da başka,tıpkı bukalemun gibi renkten renge bürünürler.
Dilleri farklı konuşur.
İki gündür gerçekleri çarpıtarak yaptıkları yorumları ibretle izliyoruz.
Siyasi çıkarları için hala laik devletten, eşitlikten,çağdaş demokrasiden,insan haklarından,eşitlikten ve çağdaş demokrasiden dem vuruyorlar.
Oysa laik devletin, eşitliğin,insan haklarının ve çağdaş demokrasinin önündeki en büyük engeli koyan kendileridir.
Çünkü onlar farklı olana saygı göstermezler.
Farklı olanları düşman göstermeden,onlara savaş açıp şiddet uygulamadan var olamazlar.
Dr.Adnan Güllüoğlu
2.7.2021