Sözler ne ifade ederdi diye düşündü adam; karşısında oturan kadının yüzüne bakarken… Adam orta yaşlı, şakaklarına ak düşmüş, yüz hatları oldukça hoş, gözleri boncuk gibi parlak kahverengiydi. İlerlemiş yaşına rağmen oldukça yakışıklıydı. Hali vakti yerinde olduğu giyim kuşamından belliydi. Hanımefendi de orta yaşlı, açık tenli, yumuşak yüz hatlarına sahip, ilerlemiş yaşına rağmen uzun ve sarı saçlarından asla vazgeçemeyen, bakımlı ve çok güzel bir kadındı. Onun da hali ve vaktinin yerinde olduğu kıyafetlerinden belliydi. Orta yaşlı beyefendi içinden o cümleyi tekrarladı “ Sözler ne ifade ederdi? ” Gençlik yılları aklına geldi adamın. Fırtınalar iç içe yaşayan genç bir delikanlıydı. Hani derler ya; “Nerde sabah, orda akşam” , işte tam kendine göre bir cümleydi. Lise yıllarında çalışmayı pek sevmediği halde sırf ailesi istiyor diye, onları üzmemek adına çok sevdiği edebiyat ve şiir etkinliklerinden vazgeçmişti. Sonra sıkıcı üniversite hayatı başladı. Aklında olan bölüm tarih veya edebiyat olmasına rağmen babasının isteğini yerine getirmiş ve mühendislik okumuştu… O bunları düşünürken; bir ara karşısında oturan kadına sevgiyle baktı… Sonra yine geçmişe daldı… Etrafını pek takmayan bir gençti. Dalga tutardı kızlarla onlara yüz vermezdi aklınca. Zamanla kızlarda onu öyle kabul ettiler. Efendi, dürüst, eğlenceli ama evlilik için ciddi düşünülmez bir genç… Onun aklında birisi vardı elbette. Ama cesaret edip; ona veya ailesine ciddi düşündüğünü anlatan bir haber yollayamadı. Reddedilmek çok büyük korkusuydu. Kız çok güzel ve alımlıydı. Ya alay ederse onun bunca yıl yaptığı gücü bir seferde silerse… Hep bu korkular yüzünden cesaret edemedi sevdiğini yüreğinin içindeki gizli çiçeğe… Ahh… Keşke şimdi genç olsaydı durur muydu öyle tek başına öksüz yetim gibi bir kenarda… Gider konuşur ya da haber salardı ortak arkadaşlarıyla bu güzel çiçeğe… Evet, o çocukluk aşkıydı, kimselerle paylaşamadığı sırdı. Kendini bildi bileli hep o sarıçiçeği hayal etmişti. Ama… Derinnn bir iç çekti başını yere eğdi. Karşısında oturan hanımefendi de onun iç çekmesinin nedenini anlamış gibi başını hafifçe eğdi. Ve o da kendi geçmişine gitti… Bu yakışıklı delikanlıyı ne çok beklemişti. Kimselere anlatamamış, sadece uzaktan bakmış, fark ederler korkusuyla tedirgin olmuştu. Belli ki; “sen nasıl konuşursun elin oğluyla, nasıl haber salarsın, hiç mi aile şerefini düşünmedin, bu kadar mı acizsin” gibi konuşmaları duymak istememişti ailesinden ve çevresinden. Yaşadığı toplum kapalı bir yapıya sahipti. Kadına sorulmaz sadece emir verilirdi, itaat kesin şarttı. Uzaktan sevdiği adam evlendiğinde; çok hasta oldu. Kalbinin ağrısı öyle şiddetliydi ki; doktorlar kalp rahatsızlığı üzerinde duruyor, sıkışan kalbi için çare arıyor, birçok tedavi yöntemi uyguluyor ve hatta son çare açık kalp ameliyatı deniyordu. Genç kızın kalbi yıllarca hep ağrıdı. Hiçbir ilaç hatta kan sulandırıcılar çare olmadı. Aklı hep sevdiği adamdaydı ama o başkasını tercih etmişti. Bu ona çok ağır geliyordu. Oysa kelimelerini tek tek seçerek gizli haber salmıştı ortak tanıdıklarıyla. Bir şekilde ona ulaşır, o da anlardı genç kızın onu ne kadar sevdiğini. Ama… Yıllar sonra genç kızda evlendi bir başkasıyla. Çaresizdi, mecburdu. Yaşadığı toplum kadını tek başına istemiyordu. Karar kesin ve bir o kadar açıktı. İlla ki biriyle evlenecekti, “kız başına bir iş gelir, namus belası olur, biri ardına düşer sonra ailesi polisle, karakolla hatta cezaevleri ile uğraşırdı” bu yaşadığı toplumun ağır bedeliydi. Kadına yüklediği onur ve haysiyet kırıcı yaşam şekliydi. Off… ne kadar da can acıtıcı cümlelerdi… Sözler ne ifade ederdi? O bunları düşünürken karşısında oturan adamın yüzüne hasretle baktı. İçinden “Ahh… Keşke” diye iç çekti… Oysa evlendiği adamla hiç mutlu olamadı. İlk günden itibaren işkencelerle dolu yaşam sürdü. Kimselere derdini anlatamadı. Herkes “sen haksızsın kadın yapıcı olur yıkıcı değil, şikâyet yerine eğit. Erkektir sonuçta tabii ki kızacak, bağıracak. Hatta yeri gelince vuracak kıracak. Kızın ki kızca gelinin ki ondan ince, yuvayı dişi kuş yapar. Sen sordun mu o dışarıda hangi zorlukla savaşıyor? Eve para getirmek için, sen, kim oluyorsun da sorguluyorsun efendini? , kadınsın eksiksin, hiç anandan da mı görmedin ikram ve hürmeti? , dırdır yapacağına sus, laf arama, ağzını kötü açtırma, dayağı hak etme. Bak ne kadar huzurlu olursun. “ dediler hep büyükleri. O yüreği korkuyla çarpan gencecik geline… Aşağılandı yıllarca bu sözlerle, hırpalandı en ufak hareketle. Sözler ne ifade ederdi? Oysa küfür, kötü söz insan ruhunda kapanmaz yaralar açardı. Ya hakaret , duyguları yıkıp geçmez miydi geri dönüşü olmayan yolda. Dayak ve baskı ile hangi yaşayan varlık itaat ederdi karşındakine. Onur insanlık için ne kadar önemliydi. Aşağılama ile incinmez miydi insan, tedavisi yapılamayan gizli bir hastalık gibi. Kırılan gururu hangi tamirci onarabilirdi elindeki bütün malzemelerle… “Sırça köşk” derlerdi kalbe eskiden büyükler. Kırıldığı an hangi yapıştırıcı ile kırılan zerreler bulunup yerleştirilirdi eski yerine… Sözler ne ifade ederdi? Ahh… Yüreğim yine ağrıyor dedi içinden kadın iki elini kalbinin üzerine koyarak. Bu ilacı yıllardır kullanırım hiç fayda etmedi. İçinden. Oysa ilaç değil sevgisizlikti ağrıyan kalbinde. Hiçbir zaman bulup alamadığı sevgi ve saygıydı ağrıyan kalbinin ilacı. Kadın başını hafifçe sol omuzuna doğru eğdi. Gözlerini kapattı. Kalbinin acısını dinledi. “Sözler ne ifade ederdi?” diye düşündü adam. Hep ailesini mutlu etmek istedi. Babasının ve annesinin kararını onlar üzülmesinler diye onayladı. Oysa kalbi hep başka çarptı yıllarca. Yine aile kararına uygun bir hanımla evlendi. İlk günden itibaren o da kendince eziyete girdi. İnatçı ters bir hanımdı. Sanki ceza vermişti hayat okuldayken kızlara yaptığı davranışlardan. “Al sana işte, sen kimseyi beğenmedin, herkesi tersledin şimdi çek bakalım” demişti sanki felek. Ne yapsa beğenmez, ne söylese dinlemez, kendince hep o haklıdır, başkalarının eşleriyle kıyas eder kendisine insan değerini çok görür hatta başarılarına “Sen mi?” der alay eder kahkahalarla gülerdi. Zor bir kadındı, zor çoookkk zor. Sözler ne ifade ederdi? Oysa “Seni Seviyorum” demenin ne çok yolu vardı. Karşısındaki insana değer verdiğini belirtmenin. Derinnn bir iç çekti adam elleriyle saçlarını düzeltti. Geçmişe gitti kadın onun bu halini görünce hafif bir tebessüm etti belli belirsizce. Ortak arkadaşı olan kız arkadaşı, adamın üniversiteden sınıf arkadaşıydı. “saçlarını yan taramasa da biraz arkaya doğru atsa, yüzünü kapatıyor da perçemi” “Seni seviyorum, deli gibi kıskanıyorum. Çok tatlı olmuşsun bu halinle. Benim içim gidiyor seni böyle gördüklerinde” demek istemişti aslında… Sözler ne ifade ederdi? Kadın bunları düşünürken eliyle gömleğinin üst düğmesini kontrol etti. Zaman zaman açılıyordu tedirgin oluyordu bu nedenle. Adam kadının bu halini görünce o da tebessümle karışık bir halde geçmişe gitti. “Gömleği çok güzelde sanki biraz dar mı ne” dedi ortak kız arkadaşına. “Seni seviyorum, deli kıskanıyorum. Çok tatlı olmuşsun bu halinle benim içim gidiyor seni böyle gördüklerinde” demek istemişti aslında… Sözler ne ifade ederdi? Her ikisi de gizli mesaj ile birbirlerini sevdiklerini ne güzel ifade etmişlerdi. Ama… Bu mesaj hiçbir zaman ulaşmadı yerine ya kasıtlı ya da aldırış edilmedi karşı tarafça belki de önemsenmedi. Yıllar sonra bugün karşılaştılar hiç konuşmadan dakikalarca baktılar birbirlerinin yüzüne, sonra bir kahve içelim mi dedi adam. Kadın başıyla onayladı. Yakındaki kafeye geçtiler birer kahve istedikten sonra birbirlerinin yüzüne hasretle bakıp geçmişe gittiler. Artık ikisi de yalnızdı. Kadının eşi “senden ne köy olur ne kasaba” deyip başkasıyla evlenmiş, kadın ise; çocuklarıyla kendince bir düzen kurmuştu. Adamın eşi ise; “artık sana tahammül edemiyorum yeter” diye ayrılmış evlenen oğlunun evine gitmişti. İlk olarak kadın konuşmaya başladı; “Çok solgun görünüyorsunuz biraz dinlenin. Öteden beri aşırı yoğunluk sizi yorar da”… Oysa “seni hala seviyorum ve sana kıyamıyorum canımmm” demekti içini titreten gizli mesajında. “Dikkat edemiyorum bu aralar işler çok yoğun biraz rahatlarsa”… “bende seni seviyorum ilk göz ağrım canım” demekti aslında kalbinin delicesine çarptığı andaki mesajında. Sözler ne ifade ederdi? Geçen bir kaza olmuştu baktım sizin arabanızın modelinden ama plakayı okuyamadım çok kaygılandım size bir şey oldu diye… Oysa “Aşkım senin için çok korktum, ne olur benim için kendine dikkat et” demekteydi gizli mesajında kadın. Adam tatlı bir tebessümle kadına sevgiyle baktı ve “o kazayı bende duydum siz telaş etmeyin, gayet iyiyim. Çok teşekkür ederim düşündüğünüz için” … “Ben şimdi çok iyiyim aşkım, seni görünce de çok sevindim, canım, iyi kalpli meleğim” demekteydi adam aslında gizli mesajında… Sözler ne ifade ederdi? Şimdi birlikte olmak için çok mu erkendi, yoksa geç mi kalmışlardı. Akrabaları, çevreleri, arkadaşları ve hatta çocukları ne derdi iki sevgilinin yıllar sonra birleşmesine… Oysa “seni seviyorum, sana sonsuza kadar bağlıyım, sensiz nefes bile alamıyorum, adını içim titreyerek anıyorum, sensiz yapamıyorum” demek isterdi her ikisi de… Özgürce. Kimselere hesap vermeden. Sözler ne ifade ederdi? Ağızdan çıkan söz iyiyse; kalp yapar, kötüyse kırar dökerdi. Ruh incinir, onur kırılır, sırça köşk yıkılırdı. Oysa çiçek açardı; boz kırlaşan gönül, sevdayla coşardı göğüs kafesinin altındaki yürek, Aşkla dolardı o yüce ruh, sevdayla yanardı ince-narin kırılgan gurur. Geleceğe güven duyan insanlığın hayat damarı onur… Tam bu sırada adam ve kadın göz göze geldiler. “Benimle evlenir misin?” dediler aynı anda aynı telaşla. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Sanki yılların özlemi ırmak olmuş çağlıyordu. Farkında olmadan elleri kavuşmuştu yıllar sonra ilk günkü heyecanla. Gün akşam kızıllığına dönerken; korkusuzca “Seni seviyorum Aşkım ve seni çoookkk çoookkk özledim” dediler sarıldıkları anda ruhlarıyla. Ağız konuşmayı çoktan unutmuştu sevdanın kendi dilinde. Ses çoktan susmuştu yüreğin kendi sesinde… KANUNİ GÜLCAN CENGİZ GTO GÜZEL SANATLAR LİSESİ KANUN ÖĞRETMENİ Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...