Gerçeklere gözünü kapayan, ancak kendine karanlık yapar.
Yani gözlerini kapayıp, Güneşi görmüyorum, öyleyse yoktur demek, kendini karanlıkta bırakmaktan başka bir işe yaramaz.
Böyle yaparak, Güneşe asla halel getiremez, zarar veremezsiniz. Bataktaki ne kadar, çırpınırsa, daha fazla batar. En güzeli, o batağa girmemektir.
Özet olarak; Bir Ak var, birde kara.
Şayet Ak’a, kara. Karaya da Ak denirse, bu kimseyi, bir yere ulaştırmaz.
İnsana yakışan dürüst olmaktır. Ak ise Ak, kara ise kara demek lazım gelir.
Ülkemizde, bir ömür boyu, neleri yaşadık, nelere şahit olduk.
Kimilerine güre olanlar normal, kimine göre ise yaşanması asla gerekmeyen olaylardı.
İki cephede de insan vardı.
Ama; biri öyle, diğeri böyle görüyordu.
Şimdi bu yazımda; yaşadığım sürece olanları ve değişik insanlara göre değişik bakışları göz önüne sermeye çalışacağım.
Yaşımız icabı, Cumhuriyetin kuruluşundan 1960 yıllarına kadar olanı, bize ulaşan tarih ve haberlerle biliyoruz.
Lakin 1960 tan sonrasını, Yaşayarak görerek, his ederek biliyoruz. Yine herkes kendine göre biliyor tabi.
Benim Ak diye bildiğimi, bir başkası kara diye bilebiliyor.
1960 yılında çok kötü ve talihsiz bir askeri darbe, hadisesi yaşadık.
O zamanlar, on yaşlarında, daha ilkokula giden bir yaşta idim. Darbe sonrası, zamanın başbakanı ve bazı bakanlar idam edildi .
Haricen birçok insanlar suçlu bulunarak idam edildiler.
Özellikle İnsanlara gözdağı olsun diye her şehirde bir kişi idam ediliyor ve ibret osun diye günlerce, büyük meydanlarda sallandırılıyordu.
Ben kendim. Urfa’da idam edilen Maraşlı birinin, köprübaşı meydanında asıldığını ve bütün milletin kafile, kafile seyretmeğe, görmeye geldiğine şahit oldum.
O çocuk yaşta bende gittim, gördüm.
Üç bacaklı bir sehpada, adamın cenazesi asılı duruyordu.
Dili bir karış dışarı sarkmıştı.
O elim manzara, elli yılı aşmış bir zaman olmasına rağmen, halen gözlerimin önündedir.
Ama kimin umurunda, yapanlar bu olayın, insan üzeride çocuk, büyük demeden ne tahribatlar yapacağını, ne yaralar açacağını umursamıyorlardı bile.
Bu hadise de, diğerleri gibi, kimine göre normal, kimine göre yanlıştı.
İşte Ak ile kara dediğim budur.
Aynı hadise, ayrı İnsanlar tarafından başka, başka algılanıyor.
Bu nasıl bir şeydir?
Bundan daha garip, daha ilginç, daha acayip bir şey olabilir mi?
Darbe sonrası dönemde, seçimler sonrası adalet Partisinin kazanması ve Demirel iktidarının başlamasıyla, gizli güçler oluşmaya, iş başına gelmeye, orada, burada yeni yeni ilginç olay ve hadiseler meydana getirmeye başladılar.
1970’lere doğru, sağ, sol terörü oluşturulmaya başlandı.
Öğrenciler alet olarak kullanılarak, ülkenin karışması sağlandı.
O günden, iki binli yıllara kadar milletin gözü açtırılmadı, nefes aldırılmadı.
Yazının devamı gelecek, ilginç tespitler, ibret alınacak geçmişimizdeki hatırlatmalara yer verilecektir.
Salih CENGİZ