ÇOCUK GELİNLER (Ülkenin yüz karası)
Bugünlerde çocuk gelinler konusu gündemde. TV ‘lerde sıklıkla ele alınıyor ve tartışılıyor.
Çareler aranıyor, önlemler, cezaları arttırma düşünülüyor.
Hiç kuşkunuz olmasın Kader birkaç gün içinde unutulacaktır.
Onun ortaçağ koşullarında, aşiretlerin kontrolünde, o bölgedeki insanların ve çocukların en ilkel koşullarda yaşadığı, çocuk yaşındaki kız çocuklarının imam nikahı ile evlendirildiği, ileri demokrasi masallarının gölgesinde kalacaktır..
Bu ülkede gündemi dolduracak ne kadar çok sorun var …
Kaderin dramını da sadece aile yaşayacak ve bu utanç verici ülke gerçeği bir kader olarak anılacaktır.. .
Uzun yıllardır süregelen töre cinayetleri unutulur mu?
Yıllardır aralıksız kadın cinayetleri haberleri ile sarsılıyoruz.
Şiddet var, silahlı çatışmalar var,.yolsuzluk var rüşvet var, vurgun var soygun var bu memlekette.
Her şeyi açıklayacak ama inkar ettiğimiz geri kalmışlık var..
TV konuşmacıları bu toplumu aptal yerine koyup masal anlatmaktan vazgeçmeli ..
Binlerce on binlerce Kader olayı var bu ülkede.
Eşlerinden dayak yiyen milyonlarca kadın var.
Kocam beni dövebilir böyle bir hakkı vardır diyen kadın sayısı hiç de az değil. ..
Ben bir hekim olduğum için eşi ile birlikte çocuklarına özellikle kız çocuklarına gelenek bahanesi ile şiddet uygulayan, yaşamı zindan eden çok sayıda baba tanıyorum.
Güney Doğu da, muhafazakar bölgelerimizde kadınlar neden çok sayıda çocuk doğururlar.
Onlar ev hizmeti yaparlar, çocuk bakarlar ama eşleri ile birlikte yaşamın çeşitli gösterilerine katılmaz sıra gecelerinde, toplantılarda yer almazlar.
Çok defa arkadaşlık eden erkekler arkadaşının eşini tanımaz.
Kız çocuklarının çok okuması istenmez.
Çocuk gelin olması tercih edilir.
15’indeki kız ya elde ya yerde olur, geçerli bir halk deyimidir Anadolu da..
Halkımızın sorular sormayı öğrenmesi lazım , israrla cevapları ve nedenleri arayarak..
Neden çocuğumu iyi bir okulda okutamıyorum?
Neden yaz tatili yapamıyorum.?
Neden kazancım insanca yaşamaya yetmiyor?
Niçin bu kadar çok trafik kazası oluyor bu memlekette?
Eğitimde, insani gelişmişlikte, basın özgürlüğünde kadın haklarında, bilimde, dünya ülkeleri arasında neden en gerilerde yer alıyoruz?
Gelir dağılımı neden bu kadar adaletsiz?
Niçin bu kadar çok yolsuzluk, rüşvet , haksızlık, hukuksuzluk, şiddet, kural tanımazlık, zulüm acımasızlık, vicdansızlık, düşmanlık güvensizlik var bu ülkede..
Türkiye’nin aydınları arasında niçin bu kadar çok ilkesiz, tutarsız, dönek , iki yüzlü , riyakar, çıkarcı, yalaka insan çıkıyor..
Nasıl bir toprak bu?
Soru sormayan merak etmeyen, okumayan öğrenmeyen, bilmeden, bilmeye gerek görmeden ahkam kesen insanlar topluluğu diyebiliriz bu topluma rahatça.
Şu gerçeği görmek ve halkımızdan gizlememek dürüstlüğünü göstermeliyiz.
Yasalarla, yüzeysel önlemlerle, cezalarla bunların hiç biri önlenemez.
Bütün gökdelenleri alışveriş merkezleri, tokileri, denizleri, karaları , metroları, gemileri trenleri ve insanları ile birlikte gelişmemiş, ilkel, bilimden, çağdaşlıktan uzak bir ülkedir bu..
Büyük bir bilim adamı, düşünür Dünyayı ve Türkiye’yi olup biteni en iyi analiz eden Doğan Kuban’ın, cehaletin vesayetinden sıkca söz edişi boşuna değil..
Cehaletin, eğitim fukaralığının oldukça yaygın olduğu yadsınamaz.
Bir önemli gerçek de şudur; Bu ilkelikten, bu gelişmemişlikten eğitim yetersizliğinden bilimsizlikten kurtulmamız, siyasal iktidarlar için hiçbir zaman öncelik taşımamıştır, bu doğrultuda hiçbir bir samimi gayretleri olmamıştır..
Muhafazakardırlar ve halkın kadercilik muhafazakarlık ve geleneklerine bağlılığından hatta eğitimsizliğinden sandıkta yararlandıklarının bilincindedirler.
Ne kadar çok yineledim.
Demokrasi başlarken politikacı, köy ağaları ile feodalite işbirliği yaparak modern eğitime laik eğitime darbe vurmuştur.
60 yılı aşkın bir süredir sandık demokrasisi devam ederken bütün iktidarlar oy kaygısını, oy hesaplarını daima ön planda tutmuş, halkın özgür ve bilinçli bir birey olarak yetişmesi hedefini ihmal etmişlerdir.
Bugünkü toplum yapısından demokrasi çıkamaz.
Bu yapıdan nelerin çıktığını yıllardır, ibretle ve büyük kaygılarla izlemekte değil miyiz?. .
Bize kurşun seslerinin hatırlatacağı Kader’lerin kaderini değiştirmek, bu sayısız dramları huzura mutluluğa ulaştırabilmek için kanunlar, önlemler gereklidir ama asla yeterli olmayacaktır.
İlkelikten geri kalmışlıktan, cehaletten kurtulmak hedefli sağlam adımlar atmak gerekiyor.
Her şeyden önce başımıza gelenlerin kader olmadığını bunda eksiklerimizin eğitim yetersizliğimizin, az gelişmişliğimiz , bilimden bilimsel düşünceden felsefeden siyasal, ekonomik ve kültürel bağımsızlıktan uzak oluşumuzun baş rolleri oynadığını algılamak ve çarelerimizi bu temel nedenlere göre aramak, mücadelemizi bu doğrultuda yapmak zorundayız..
Prof.Dr. Coşkun Özdemir