‘’yılanlarım susuz!’’
Urfalı Edo’ nun “akıl sağlığı” yerinde değildi. Saçları sıfır numara, sakal desen simsiyah, hiçbir ademoğlunda bulunamayacak kadar sık ve sertti. Öylesine ki berberler ustura işletemez beş altı kez biledikten sonra büyük sabırla ancak ancak tıraşını yapardı. Edo tıraşı bitince hemen gitmez, berberin emeğini esnaftan biri ödemeye kalkarsa asla kabul etmez, yerlerde sürünen zıbınının cebinden o gün ne kadar para toplamışsa uzatır, berberin parasını almasını beklerdi. Bu arada berber, ellerine kolonya döküp yüzüne sürmemişse kolonya dök işareti yapar o da tamamlanınca bu kez de başparmağı ile işaret parmağını birleştirerek, karıştırma hareketi yapar bir de çay isterdi!
Çayını içerken koynundan bir bez torba çıkarır, elini içine sokup iki tane yılanına gün yüzünü gösterip, sevip okşar sonra da içsinler diye artık görüntüye alışkın olan, berberin getirdiği suyu yere döker bir yandan onları seyreder bir yandan da “ ee, ee ebe ebe” diye sesler çıkarıp yılanlarının su içmelerini bekler, su bitince de uyumak için kaldığı ahıra gidip yere serilmiş döşeğinde derin bir uykuya dalardı.
Bir akşam gökyüzü sanki delinmiş de bütün hırsını aşağıdakilerden alacakmış gibi sel olup yağdı; önce sokaklardan sokaklara nereyi bulduysa oraya aktı; sonunda hayvanlar kolay girip çıksınlar diye kapısı açık bırakılmış Edo’nun kaldığı ahıra ulaştı ve orada son buldu.
Kekemeydi Urfa’da;
Kekeç Miçe okulda;
‘’Kekeç kekeç’’
‘’Kekeç kekeç’’
‘’Yeter!’’ dedi Mustafa;
Arkadaşlar seyre durdu;
kuş oldu;
uçtu gitti Mustafa!
Üç çocuk bir de koca;
‘’!Yeter!’’ dedi Cemile;
çocukları nedime;
Fırat’a kraliçe;
aktı, gitti, Cemile!
Ekmek aslanağzında;
ölüm çöp ucunda;
‘’Yeter!’’ dedi Mustafa;
karakuş oldu;
İstanbul geldi, Urfa gitti, Mustafa!
*yaşanmışlardır
Edessa’dan Hikayeler / Mehmet Saraç