BUGÜN VİZYONA GİREN PERİ MASALI…
Rex Sinemalarında…Ruhumu gezdirirken…Aşk temalı iki filme takıldı gözüm. Birisi “Sadece Sen” diğeri “Peri Masalı”…İlk kez filmin infolarından uzak tutttum kendimi ve yaşayıp görmeyi tercih ettim….
Peri Masalı, isminden müsemma pembe panjurlu bir aşk hikayesi ile karşılaşacağım hissi vermişti. Hasretli bir hayal veya esrefli bir rüya…
Hatta hayal kahramanlarının gerçekle bağımızı koparacak derecede bizi farazi duygulara bağlayacağını düşünmüştüm ama beklemediğim kadar dramatik, beklemediğim kadar insani, hiç beklemediğim kadar gerçek bir hikaye vardı karşımda. Filmin verdiği mesajlara, ana fikrine, bıraktığı tesire ve finaline gelmeden konusuna değinmek isterim. Peri ve Mert birbirlerine aşık bir çift…
Akciğer kanseri olduğunu öğrendiğinde, sevgilisini arayıp, “Sana bir haber vereceğim, ben akciğer kanseriymişim ama üzülme” diyecek kadar pozitif, neşeli, hayat dolu kemanist bir kız Peri. Kendisi için bulsa da başkaları için kahramanlık tanımını arayan, bu nedenle filmin girizgahında, “Kahraman olmak için ejderha olmaya gerek yok, kahraman olmak için bir kadını mutlu edin yeter” diyerek delikanlılık dersi veren; fedakar, duygusal…hatta sevgilisine an be an rapor veren bir asker Mert. Belki de Peri’nin hastalığına, ölüme karşı daha da güçlenebilmek için hayatlarını birleştirme kararı alıyorlar…Fakat Peri’nin bu teklifi kabul edebilmesi için Mert’in yerine getirmesi gereken bir şartı var…
Babasını bulmasını, düğünlerinde damada teslim seramonisini babasının yerine getirmesini istiyor. Yıllardır görmediği babası için Rize yollarına düşen Mert’in en büyük kaygısı, babasının inadını kıramamak. İlk karşılaşmalarında kahve fincanını deviren baba, sonrasında bir kova suyu oğlunun başından aşağı boca edecek kadar öfkeli…
Peri’nin burnundan kan gelmesi üzerine, babasına sevdiği kızdan bahsetmek için daha fazla bekleyemeyen Mert’in, sağnak yağış altındaki feryadı, bu öfkeyi asılı kaldığı yerden indiren bir buluşma aynı zamanda. O an, babasının amcası olduğunu öğrendiğinde, yalancı bir insanla yaşamamak için evini, evlatlık haklarını reddeden bir çocuk ve kütüğün hikayesi giriyor devreye…Derken baba ikna oluyor…Peri’nin durumu ağırlaşıyor…Baba ile Peri başbaşa kaldığında anlaşılıyor ki, aslında Mert’e kavuşma arzusunu Peri’ye ileten ve bunun için Peri’den yardım isteyen, şartlı evlilik talebinin mimarı Mert’in babasının ta kendisi. Burada Peri’nin payına düşen ise, Mert’i emanet edip gidebileceği birinin olması… Filmin kahramanlık vurgusunun yanında ölüme dair verdiği mesajlar da dikkate alınmaya değerdi: Peri: “Ölüm bir yok oluş değil, insanın aslına rücü olması, gerçek hayatı kazanması, bu yüzden ölüme Mevlana kara gözlüklerle bakmaz, düğün gecesidir der” Mert: “Kahraman olmak çok zordur, kahraman olmak çok kolaydır. Doğru zamanda güçlü duracaksın, ağlamayacaksın ve elini tutacaksın” Peri: “Do: Ümit ettiklerimiz, Re: Olmak istediklerimiz…Mi, Fa, sol, la, si vs hepsini çalarsın işte bu da hayat” Mert: “Erkekler kahraman olmak için yaratılmışlar, kadınlarsa yeter ki doğru eşi doğru zamanda bulsunlar” Peri: “İnsanlar farkında değil, çok değerli bir şey var ellerinde ve kıymetlerini bilmiyorlar, o da yaşamları” Peri: “Ölüm beni korkutmuyor çünkü çok özel ve çok güzel bir aşk yaşadım” Peri: “Masallardaki kahramanlardan olmak için ejderhayı yenmene gerek yok, bir kadının hayalini gerçekleştir veya sadece bir kadını gülümset” Acı sonla biten bu aşk masalı küçük tefrikalar da bıraktı ardında…Hemşire ve doktor flörtü, filmin dolaşımındaki kanı sulandırdı, adeta filmin kaymağını toplayıp ağırlığını aldı…Rize’deki ağabey(Çetin Altay) ve oğlunu da unutmamak gerek, onlar da acının ardından içilen bir bardak su gibiydiler, gülümseterek hayat verdiler filme. Peri’nin ölümünden önce bıraktığı mektupta “Allah’tan bir şans istediği ve aşklarında eksik kalan tek şeyin kıvırcık saçlı bir kız çocuğu olduğunu ve bunu Mert’ten beklediği” satırlar okunurken çalan Peri Masalı şarkısı da güzel bir son vuruştu, Mert’in hüznüne karışan gözyaşlarımız için çiçekli, kokulu bir mendil etkisi yarattı. Yönetmen Biray Dalkıran’a aşk ve ölümü “yönetebildiği” için Oyuncular, Burcu Kıratlı ve Emre Kızılırmak’a aşk ve ölümü “oynayabildikleri” için teşekkürler.
hulyaokur.