Mekan Kültürümüz: (7)
ŞÖLENLER.. TÖRENLER..
Türkler yine inançlarından ötürü, ıslamiyeti kabul edinceye kadar çadırlarını kapıları doğuyu görecek şekilde çatarlar. Güne başlamak üzere çadırdan çıkarken güneşi görmeyi bir nevi uğur sayar ve gök tanrıya olan inancını göstermenin yolu olarak kabul ederler.
Yeni bir çadırın kurulması göçebe Türkler arasında bayram sevinci yaratır. Bu sevinçle çeşitli eğlenceler düzenlenir. ıslamiyeti kabul ettikten sonra, yaşama mekanlarına verdikleri değeri “ahrette iman, dünyada mekan” tekerlemesiyle dile getiren Türkler, böylesine önemsedikleri mekanlara sahip olmanın coşkusunu konu, komşu ve yakınlarıyla paylaşmaya özen gösterirler.
Şölen elbetteki düğnüğe bez bağlamak veya hediyeleri vermekle sınırlı kalmaz. Asıl şenlik keçe örtünün iskeletin üzerine örtülmesinden sonra başlar.
Çadırın açılış şöleni, birkaç gün önceden obadakilere duyurulur. Davetliler belirlenen günde, en güzel giysilerini giyip, silahlarını kuşanır; en iyi atlarına binerek çadırın önünde toplanırlar.
Çadırın sahipleri ve konuklar, önce çadırın düğnüğüne aşağıya sarkacak şekilde, pamuklu veya ipekli kumaşlardan kestikleri değişik renklerdeki bez parçalarını bağlarlar. Daha sonra iskeletin üzeri keçe örtüyle kapatılır.
Yeni bir yurt edinmek ya da evlenmek isteyenler, sıçrayarak düğnükten sarkan bezlerden bir parçayı koparıp almaya çalışırlar. Bu geleneğe ıslamiyetin kabulünden sonra dinsel işlev yüklenerek, kutsallık kazandırılır. Çadırın yerini türbe, yatır ve kutsal sayılan benzer mekanlar alır.
Çadırın tünlüğünden gökyüzüne uzanan direğe bayrak asılarak çadırın yeni kurulmuş olduğu duyrulur. Başlangıçta hakan otağına özgü olan bu tören, Uygurlar döneminden başlayarak bütün çadırlar için yapılır ve gelenekselleşir. Her çadıra çadır sahibinin mensup olduğu boyun işareti mutlaka işlenir.
Açılış şölenine çağrılan konu komşu, çadır sahibinin ihtiyaçlarını da gözönüne alarak; halı, kilim, heybe, tulum, yay, ok, yün ve benzeri hediyeler getirmeyi ihmal etmezler.
Çadır kurulduktan sonra yaşlılara öncelik verilerek iç mekana geçilir. Çadır sahibi, girişi görecek biçimde ocağın başına geçip oturur. Erkek konuklar girişin solunda, aile reisinin sağında kendilerine ayrılan yere; kadınlar ise, erkeklerin karşısında, girişin sağındaki bölmeye otururlar ki bu gelenek Anadolu’nun bir çok yöresinde hala vardırl
Davulların çalmasıyla birlikte çadırdan çıkılıp avula geçilir. Obanın usta atlıları, çadır etrafında saat yönünde dönmeye başlarlar. Eski Türk inancına göre; han otağının dünyanın merkezi olduğunu simgeleyen bu dönüş, ıslamiyeti kabul ettikten sonra, mistik anlamlar kazanır.
Anadolu’da yaygın olan Kadiri, Rüfai, Mevlevi ve Bektaşi dervişleri açık zikirlerini bu eksende şekillendirirler.
Bu dönüşün ardından okçuluk, binicilik, cirit ve güreş gibi spor dallarında yarışlara geçilir.
Günün sonunda büyük bir şölen yemeği verilir.
Koçlar kesilir, kazanlar ocağa konur ve herkese yetecek kadar etli pilav hazırlanır. Yemekten sonra mevsim koşullarına göre avulda ya da çadırın içinde çay ve nargile içilir. Davet edilen müzisyenlerin türküleri dinlenir ve halk oyunları oynanır
Yaşar Duru