Gazeteci-yazar ve aynı zamanda parlementer kardeşimiz Şamil Tayyar 5 yıl kadar önce, yani Nisan-2013'te seçim bölgesi olan Gaziantep'te; Parlamentonun sade bir üyesi olarak, bir milletvekili olarak el kaldırıp indirmekten öte hiçbir misyonunun olmadığını belirterek halini; "Ben bunu biraz da ot yolmaya benzetiyorum.
Askerlik yapanlar bilirler. Askerler çok düşünmesin, kafayı da meselelere yormasınlar diye boş zamanlarında ot yoldururlar.
Bizin aslında milletvekili olarak yaptığımız da parlamentoda biraz ot yolmanın dışında fazla anlam taşımıyor" demişti.
Hala aynı fikirde midir, bilemiyorum!..
İLERİ DEMOKRAT
Yaşar Duru 30.04.2013
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar!..
Bizim gibi merhum Kemal Ilıcak’ın “Tercüman” okulunda yetişmiş; derin ve sağlam haber kaynaklarına sahip önemli bir araştırmacı gazeteci-yazar!..
Gözünü budaktan esirgemeyen, amiyane tabirle “deli-dolu” çiçeği burnunda bir siyasetçi.
Doğrularını “zülf-ü yare dokunur” eleğinden geçirmeden söyleyecek kadar doğrucu ve yürekli bir parlementer.
Ki takdir etmemek elde değil!..
Geçtiğimiz hafta sonu, memleketi Gaziantep’teydi.
Şehitkamil Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ’Yeni Anayasa ve Sürecin Değerlendirilmesi’ konulu konferana katıldı.
Yaptığı konuşmayla, çoğu zaman yaptığını tekrarladı; bu tür toplantıların klasik idare-i maslahatçı geleneğine aykırı çıkışlarıyla,kendisini bu etkinliğe davet edenleri analarından doğduklarına pişman etti adeta.
“Türkiye’de parlemender sistemin iflas ettiğini” iddia ederek; çoğunluğu boy göstermek , bir kısmı da ihtimaldir ki ‘Büyük Usta’nın “ileri demokrasi” anlayışına dizilecek övgülere alkış tutup göze girmek için salonu dolduran hazirunu, geldiklerine-geleceklerine bin pişman etti.
Kıytırık bir belde belediye başkanına dahi söz geçiremeyen yol arkadaşlarının, acziyetlerini örtmek adına muhataplarının kulaklarına fısıldayabildikleri “hiçbir kıymeti harbiyemiz yoktur” mealindeki mazeretlerini:
“"Parlamentonun sade bir üyesi olarak, bir milletvekili olarak el kaldırıp indirmekten öte hiçbir misyonum yok. Ben bunu biraz da ot yolmaya benzetiyorum. Askerlik yapanlar bilirler. Askerler çok düşünmesin, kafayı da meselelere yormasınlar diye boş zamanlarında ot yoldururlar. Bizin aslında milletvekili olarak yaptığımız da parlamentoda biraz ot yolmanın dışında fazla anlam taşımıyor” diyerek çok acı sözlerle dile getirdi.
Gerçi bu bağlamda yakınan ilk parlementer değildi Şamil Tayyar.
Daha önceleri de kulaklara çalınmıştı bu tür eleştirel sözler.
Ak Parti Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen; milletvekillerinin çalışma durumuna ilişkin olarak:
“Mesaj gelir gelmez, koştura koştura genel kurula giriyoruz. Girerken 'Bu ne tasarısı' diye soruyoruz. Biz neye evet dediğimizi bilmiyoruz, siz de neye hayır dediğinizi bilmiyorsunuz. Evet verilecek deniliyor, biz de evet diyoruz” diye, duyduğu rahatsızlığını dile getirmişti
Benzer bir açıklama da Ak Parti Samsun Milletvekili Tülay Bakır’dan gelmişti yakın zamanda.
“Muhalefetteki arkadaşlar şunu söyleyebilirler: 'Zaten yasalar sizin istediğiniz gibi çıkıyor.' Ama o yasalarda iktidar milletvekili olarak hiçbir rolüm yok, sadece elimi kaldırmaktan başka. Böyle olmamalı, benim de içinde aktif görevim olmalı... Ben, bugün bu halinden memnun değilim” diyerek “Kral Çıplak” demişti.
Ki tebrik etmemek mümkün değil.
Kaldığımız yerden devam edelim...
Bu sistemle Türkiye’nin geleceği kuşatmasının, Türkiye’yi geleceğe taşıması asla mümkün olmadığını belirttikten Şamil Tayyar:
“Cumhuriyetin ilk yıllarında meclis hükümeti vardı. Şimdi Türkiye’de bir hükümet meclisi var. Yani bu sadece AK Parti’nin oluşturduğu bir süreç değil. Sistem Türkiye’yi buraya doğru getirdi. Sistem içerisinde parlamentonun zerre kadar ağırlığı yok. Yani iktidar partisi isterse parlamentoyu çalıştırır, isterse çalıştırmaz" diyerek Büyük Usta’nın nasırına bastı resmen.
Eleştirmekle yetinmedi Şamil Tayyar.
İleri Demokrasi’nin nasıl oluşturulabileceğini de anlattı.
“Parlamento daha itibarlı hale geleceği, daha etkin hale gelebileceği, anayasadan kaynaklanan yasama ve denetim fonksiyonunu daha iyi icra edebileceği güçlü bir parlamento yapısına ihtiyaç olduğunu; rehabilitasyonla, revizyonla, parlamenter sistemi bir araya getirmenin mümkün olamıyacağının” altını çizen Tayyar, konuşmasını:
“Kişisel kanaatim: Türkiye en kısa zamanda kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha etkili olduğu bir başkanlık modeline geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer Türkiye yeni anayasayla beraber başkanlık modeli ve Kürt meselesi gibi ayak bağı olan meseleleri de çözerse inanıyorum ki; Türkiye, güçlü yapıyı oluşturacak” sözleriyle noktalayarak bir taşla iki kuş vurmayı başardı.
“Kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha etkili olduğu bir başkanlık modeli” önerisiyle; hem kafasındaki sistemin olmazsa olmazlarını belirtti; hem de konuşmasının başlarında ‘ileri demokrasi’sini yerden yere vurduğu Büyük Usta’nın gönlünde yatan “Başkanlık” aslanın yelelerini okşadı usulca. Ki:
“Merhum Kemal Ilıcak’ın “Tercüman” okulunda yetişmiş; derin ve sağlam haber kaynaklarına sahip önemli bir araştırmacı gazeteci-yazar”a da bu yakışır.
Toplantının bir diğer ilginç yanı, hazirunun hali tavrıydı.
Özellikle de Şamil Tayyar’ın parlementer arkadaşlarının.
Ne bu sözlere itiraz eden oldu; ne de rahatsızlık veya memnuniyeni öest ve mimiklerine yansıtan. Kuzu gibi dinliyor, kmi uyukluyor, kimi cepten ya chatleşiyor ya da sevgili seçmenlerine mesaj atıyordu.
Başka ne yapabilirlerdi ki sayın vekillerimiz.
“Viran olası hane”lerinde “evlad ü iyal”leri vardı.
Ekmek götürecekleri evleri, geleceklerini garanti altına almaları gereken evlatları vardı.
Ayda; 5 bin 600 USD’ye tekabül eden maaşı..
Yuriçi ve dışı gezilerde aldıkları harcırahı..
Yaş sınırına bakılmaksızın 2 yılda emekli olmayı..
Emekli olduktan sonra ömür boyu 6 bin TL aylık almayı..
Çifte emeklilik maaşı alma avantajını..
Bir daha seçilme ya da bakanlık koltuğuna oturmak ihtimalini..
Ve ‘milletvekili’ ünvanlarıyla kazandıkları itibarı bırakıp gitmek; aptallık olmaz mıydı?