Şanlıurfa'da çekilen ilk film;
Söyleyin Anama Ağlamasın
1950 Yapımı / Dram
Senaryo/Yapım/Yönetim:
HÜSEYİN PEYDA
Oyuncular:
HÜSEYİN PEYDA
NEVİN AYPAR
MUZAFFER ASLAN-LEYLA NİL
ORHAN ERÇİN-TEMEL KARAMAHMUT
Görüntü Yönetmeni:
LAZAR YAZICIOĞLU
Hüseyin Peyda’nın “Yapımcı-Yönetmen” ve “Senarist” sıfatıyla adını afişlere yazdırdığı ikinci film olan “Söyleyin Anama Ağlamasın”; Hüseyin Peyda’nın sahibi olduğu Örmen Film’in yapacağı bir çok filmde göreceğimiz gibi gibi bazı ilkleri yaşatır Türk Sineması’na.
“Söyleyin Anama Ağlamasın” Urfa’da çekilen ilk sinema filmidir.
Önce ıstanbul’a yakın bir mekan aranır; ekip Sapanca Gölü civarında toplanır ve bu bölgede bir kaç plan çekilir. ıstanbul’a götürülüp yıkanan bu ilk planların görüntülerinin filme konu hikayeye uymadığı, mekanların kahramanlar ve kostümleriyle örtüşmediği görülür. Hüseyin Peyda, filmin maliyetinin yükselmesini göze alarak, setin ve ekibin Urfa’ya götürülmesine karar verir.
Filmin ilk sahnesi için Topçu Hanı dekore edilir.
Peyda’nın daha sonra çekeceği filmlerinden birinde de kullandığı sahnede; Urfa’ya özgü semer biçimindeki kürsülerde oturan insanlar ve saz çalıp yanık uzun hava okuyan aşık (Cemil Cankat), ve karşısında giyiminden yabancı olduğunu kolaylıkla tahmin edebileceğimiz bir yabancı vardır. Yabancı, aşıktan bu ağıtın kimin için yakıldığını sorar. Aşık sazını yana bırakır ve başlar anlatmaya.
Yeşilçam’a “yapımcı” olarak adım atan Hüseyin Peyda, sinema kariyerinin omurgasını oluşturan “aktör” ve “senaryo yazarı”kimliğiyle ilk kez bu filminle seyirci karşısına çıkar.
ılerleyen zaman içinde çok sayıda filmin Yönetmeni, Senaristi, Oyuncu ve Yapımcısı olarak ünlenen Muzaffer Aslan’ın sinema ile ilk tanışması da “Söyleyin Anama Ağlamasın” filmiyle olur.
Aynı şekilde Leyla Nil de ilk kez bu filmde dönsöz rolüyle kamera karşısına geçip, sanat kariyerini ses sanatçısı ve dansöz olarak sürdürerek yurt içinde ve dışında büyük üne kavuşur.
Filmin Hikayesi:
Hüseyin Peyda’ya hayal meyal hatırladığım Söyleyin Anama Ağlamasın filminin hikayesini sorduğumda;
“Bilmen lazım” demiş, arkasından “ne biçim Urfalısın” diyerek “Yaylalar içinde Erzurum yayla” türküsünün mırıldanmaya başlamış, sıra “Nazfi’i vurmuşlar şen olsun dünya” mısraına gelince sesini biraz yükselterek Nazif’i ve bu isim atrafında şekillenen trajik söylenceyi hatırlatmak istemişti.
Nazif, XX. Yüzyıl’ın başlarında yüreği, bileği, yiğitliğiyle ünlenen Urfalı bir Roben Hood. Arkadaşı Deveci Hacı Mehmet ile birlikte pusu atar; haram
yollarla zengin olanlardan ya da başkalarının mallarını gaspedenlerden zorla topladıklarını, fakir-fukaraya dağıtır.
Günlerden bir gün; Hacı Mehmet Nezif’in bir hareketinden kuşkuya kapılır ve karısıyla bir ilişkisi olduğunu düşünür ve kendince namusunu temizlemenin planlarını yapar.
Nezif'le Mehmet bir gün Feriz (Faris) Paşa hayratı civarında pusuya yatarlar. Hayrat kervanların konup göçtüğü, yolcuların dinlenip su içtikleri yerdir. Birlikte hayrata inerler. Nezif su içmekten çok, bir müddet uzanıp dinlenmek ister. Deveci Mehmet, bir ara dışarıdan sesler geldiğini söyleyerek Nezif’in tüfeğini alır ve basamakları tırmanmaya başlar. Son basama geldiğinde durur, Nezif’e döner ve:
"Demek en yakın arkadaşım evime kötü niyetlerle giriyor" diyerek tetiği çeker. Nezif'in ne diyeceğini beklemeden ikincisi mermiyi gönderir arkadaşının göğsüne. Nezif arkasından Mehmet'i kovalar, ama birkaç adım osnra gücü tükenince oraya yığılıp kalır.
“Söyleyin Anama Ağlamasın” filminin senaryosu bu söylenceden yola çıkılarak kurgulanır. Kahramanların isimleri değiştirilir. Hikaye bir yandan Hacı Mehmet’i cinayet işlemeye götüren süreç kurmaca entrikalarla ilginç hale getirilirken bir yandan da filmin kahramanı etrafında bir aşk halesi oluşturularak ilginç hale getirilir. Filmin finali ise Nazif’in hikayesi ile birebir örtüşür.