Urfamızının Ortayeri Sinema: -1-
ŞEHİR SİNEMASI
Yaşar Duru
Aşağı çarşıdan başlayalım isterseniz; Urfa’nın dörtbir yanını ağır ağır adımlamaya. Sırtımızı Haşimiye Çarşısı’na vererek Koyuncu Pazarı’nda usul usul ilerleyelim Çifte Han’a doğru. Çarşının bittiği yerde, sola döndüğünüzde Hacı Bozan‘ın sırtını Mevlevihane/Mevlahana/ya dayayan tarihi fırını, tam karşısında dört bir yanı dört daracık sokakla çevrili orta yerde Macır Mehmed’ Usta’nın Nalbant dükanı. Arap Meydanı’na doğru devam ederseniz; fazla değil, bir kaç adım ileride ve solunuzda; Urfa’nın üç çiftesinden birini; Çifte Han’ı görürsünüz.
Çifte Han; adı gibi yanyana birbirinden ayrı ama birbirini tamamlayan iki han. Nalbant Macır Ahmet (Çalışkan) ve oğullarının işlettiği hanlardan biri, civar köylerden günübirlik gelen insanların yüklerinin ve hayvanların barındırıldıkları geniş avlulu, açık bir mekan. Diğeri; uzak yoldan gelenlerin binek veya yük hayvanları ile barınabilecekleri şekilde dizayn edilen çift katlı kapalı alanları daha fazla olan ikinci bir mekan. Zemin katta avlu ve ahırlar; üst katında yan yana sıralanmış odalarla, dönemin gözde otellerinden biridir
Hanı arkanıza alıp caddenin sağ cephesine baktığınızda; sağ çaprazda, kapısı çift çenetli, çenetleri camlı-perforjeli, duvarları kara taştan büyük ve yüksek bir bina ve kapı kemerinin üstünde koca bir tabela: “Şehir Sineması”..
Şehir Sineması’nın sahibi ya da işletmecileri; Asfalt Yol’daki Atlas Sineması’nın da malikleri olan Abdüssamed Taplamacı ve mahdumları...
Sene 1960’ların başı; 27 Mayıs darbesinden 2-3 yıl sonrası...
Hani şu yayvan ağızlı, alnı iki yandan açılmış o yıllarda sinemanın en beğenilen esas oğlanı Orhan Günşiray ile “90-60-90” ölçülerini yerle bir eden beyazperdenin şuh kadını Neriman Köksal’ın başrollerini oynadıkları “Fosforlu Cevriye” filminin tek başına sinema salonlarını doldurduğu yıllar..
Kapının yanında duvara yaslanmış kocaman bir pano; üzerinde, afişler, fotoğraflar ve “Pek Yakında”, “Gelecek Program” ya da “Bu Akşam” yazılı kartonlar.
Önünde meraklıları, pür dikkat bakmakta afişlere ve fotoğraflara. Kimi kendini “Kıtipiyoz Çetin”in yerine koymakta; kimi gözlerini Leyla Sayar’ın bluzundan fırlayacakmış gibi duran göğüslerine dikip iç geçirmekte. Kimi de üstad pozlarıyla yanındakilere filme yönelik eleştirilerini sıralamakta. “Esas oğlan neyse de, kız rolünü pek iyi oynayamamış” veya “rejisöründe iş yok.. son sahne öyle mi çekilir” cinsinden ukalalıklar yapmakta.
“Alooo!.. Alooo!.. Dikkat dikkat!..” nidasıyla irkilip bakışlarınızı Koyuncu Pazarı’nın girişine çevirdiğinizde, daha ilginç bir manzara ile yüzyüze geleceksiniz.İki doru beygirin çektiği, arkaya yatırılmış körüğe yaslanmış kocaman bir tahta.. Şehir Sineması’nın kapısının yanındaki gibi gerdeğe girecek gelin misali süslü-püslü. Önde Paytoncu İsa’nın oğlu İbrahim veya sinema sevdalısı Kalaboynu’nun şenigi Paytoncu Abdi, arada bir kamçısısı şaklatarak havayı döğmekte. Hemen yanında “tahtacı” diye adlandırılan “Kör Hemme” lakaplı çığırtkan. Elinde huniyi andıran boruyu ağzına götürüp avazı çıktığı kadar bağırmakta.
“Alooo!.. Alooo!.. Dikkat dikkat!. Bu akşam, saat 7’de, Türkmen Sineması’nda!.. iki film birden!.. Dar Sokaklar!.. Baş rollerde Hüsen Peyda!.. Cihan Işık1..” Ve “Kör Hemme” lakaplı “tahtacı”, soluklanmak için boruyu ağzından ayırır ayırmaz, yoldan geçenlerden biri “Ahmet Naci’nin kızı da geli mı bu akhşam” diye sataşırsa, şaşırmayın; olağandır böyle şeyler Urfa’da; devam edin yolunuza.
Koyuncu Pazarı’nının sonuna geldiğinizde; karşınıza bir değil, birkaç sinema tahtası daha çıkacaktır.
Haşimiye Çarşısı’nın dışa sağır doğu duvarına yanyana sıralanmış tahtalar. Yaz günüyse; Yıldız, Saray,İnci, Türkmen, Halk, Şehir ve Atlas sinemalarında o akşam hangi filmlerin oynadığını bu tahtalara göz atarak öğrenebilir, dilerseniz “Dondurmacı Ose Emmi”den “huvası” ile birlikte aldığınız dondurmayı afiyetle yerken afişlere göz atabilir, sinema kültürünüzü geliştirebilirsiniz.
Yaşar Duru