SICAK YAZ GÜNÜ URFA’ DA KUYU SUYU İLE ÇİMDİNİZ Mİ?
Urfa Güneydoğu Anadolu Bölgesi’de en zengin tarihi ve kültürel özellikleri olan bir şehirdir. Bu kültür zenginliklerinden en önemlilerinden birisi de su ile gelen kültürdür.Urfa’nın coğrafi konumuna bakacak olursak,denizden uzak olduğu gibi, şehir merkezinde de gözle görülen bir akarsu veya gölün olmayışıdır.Suyun az olması, Urfalıların geçmişten gelen su kültürünü farklı yönleri ile yaşayarak kültürlerine zenginlik katmışlardır.
Çocukluk yıllarımda yaşadığım evin geniş bir avlusu, bu avluda kenarı taşlarla sınırlandırılmış olan toprak bir alan vardı. Her evin büyüklüğüne göre bu toprak alanda ağaçlar, çiçekler ve süs havuzu bulunurdu. Bizim evimizde de böyle bir alan vardı.Ortada büyük bir asma vardı. Asmanın dallari kalın direklerle desteklenip yerden 4- 5 metre yükseklikte direklerle yapılmış erzelenin üstüne yerleştirilmişti. Yeşil yapraklar arasından sarkan iri taneli korukları, daha sonra da simsiyah üzümleri başını yukarıya kaldıran herkesin keyifle izlediği bir manzaraydı..Bahçemizde bir de nar ağacı vardı. Nar çiçekleri evin bahçesini tablo gibi süslerdi. Dama çıkan merdivenlere ve havuz kenarına yerleştirilen saksılarda rengarenk güller, çiçekler açardı. Ağaçlara konan arılar, kelebekler, serçelerle bütünleşen evlerde doğal tüm güzellikler yaşanırdı.Evdeki artıklarla beslenen kediler köpekler bazen de kuzular hayvanlarla birlikte yaşamanın doğal ortamını sunardı. Bahçenin genellikle dört köşesine veya merdiven başlarına farklı boyutlarda mermer sütunlar vardı. Bu sütunların üst bölümünde derin bir tabak büyüklğünde oyuklar vardı. Bu oyuklara kuşların ve kedilerin rahatlıkla su içebilmesi için su doldurulurdu.
Evlerdeki su ihtiyacını karşılamak için kuyular vardı.Bu kuyular ; 5 ile 15 metre derinlikte olurdu. kuyunun iç duvarları düzgün sert taşlardan yapılırdı. Kuyu ağzının çapı, yetişkin bir insanın ellerini yana açtığında meydana gelen genişlikten biraz daha az olurdu. Çünkü ,ihtiyaç duyulduğunda, beline kalın bir ip bağlanan kişi kuyunun içindeki taşları merdiven gibi kullanarak , ellerinin yardımı ile kuyuya inerdi. Urfalılar; evlerindeki su kaynağı olan kuyularını çok amaçlı olarak kullanırlardı. Çünkü kuyunun içi dışarıya göre çok serindir. Dışarıda ısı 40 derece ise kuyudaki suyun ısısı 10 derecedir.Bu nedenle kalabalık ailelerden oluşan Urfalılar, buzdolabının olmadığı yıllarda ,aldıkları kavun, karpuz,üzüm salatalık gibi meyve ve sebzeleri bir sepete koyarak kuyuya sallarlardı. Kuyudan çıkan buz gibi karpuz, sıcak yaz günlerinde misafirlere ikram edilirdi.
Kuyuların ağzı, tek parça mermerden oymuş, kalın bir taş ile çevrilmişti.Bu halkaya kuyu ağzı bileziği denirdi.Kuyuların üstüne güvenlikli olması için tahtadan bir kapak yaptırırdı. Kuyu kapağı menteşe ile taşa bağlı olurdu. Kuyudan su çekildiğinde açılır, su çekme işi bitince kapak kapatılır. Evdeki çocukların güvenliği için , kuyuların üstüne büyük taşlar konurdu. Kuyuya bazen, bozulmaması için etler de sarkıtılırdı. Yanlışlıkla bu et kutuya düşerse ya da kuyuya kedi düşerse kuyu suyu “haram” olurdu. Temizlemek için 40 kova su çekilip dökülürdü.
Kuyu suları ile neler yapılırdı?
Kuyu suları evin bütün temizliğinde, çamaşır yıkamada, bahçe sulamada kullanılırdı. Eğer tuzu az olursa( şor değilse) içilirdi. Kuyu suyu şor olanlar, suyu tatlı olan komşunun kuyusundan su alırdı. Çocuklar komşu teyzelerin kovasını taşımak için yarışırdı. Sıcaklığın gölgede 45 derece olduğu günlerde su şakalaşma ve eğlence aracı olurdu. Hatta çocuklara oyun aracı olurdu. Sıcaktan bunalan çocuklar kuyu başına oturtulur, kuyudan çekilen soğuk su tepesine dökülürdü. O anda ,soğuk kuyu suyu ile ıslanan çocuğun yaşadığı mutluluğu kamera olmadığı için anlatmak mümkün değildi. Islak elbisesi ile güneşli bir yere geçer, kurumayı beklerdi. Gençler kendi arasında bir arkadaşlarını yaka paça kuyunun başına getirir, kuyudan çektikleri su ile ıslatırlardı. Yani su; Urfa kültüründe sadece temizliğin değil,eğlencenin mutluluğun da kaynağıydı.
Siz kuyu hiç suyu ile tanıştınız mı?
Edibe Aydın( KAHYA)
28/06/2021