SÜLEMANİYE CAMİİ’NİN SIRLARI...
Yapımını Kanuni Sultan Süleyman'ın istediği, Mimar Sinan'ın "kalfalık eserim" dediği, inşaatı 7 yıl 4 ay süren(1550-1557) Süleymaniye Camii, sırları ve insanı etkileyen özellikleriyle ecdad yadigarı muhteşem bir eserdir...
*Minarelerin uzun ve kısa düzenlenişi, ana kütleyle beraber yapıya hayranlık uyandıran şaşılacak bir görünüm kazandırır. Fotoğrafta görüldüğü gibi, uzaktan bakıldığında, birbiri üzerinde göklere yükselen bir merdiven gibi duran bu orantı ustalığı, çoğu kutsal metin veya öğretideki, “Hz.Yakub’un Merdiveni” ile anlam bulur.
Caminin dört minaresi, yaşamış dört büyük hükümdarı; Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ı ya da camiyi yaptıranın İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah olduğunu temsil eder… İki uzun minaredeki üçer, iki kısa minaredeki ikişer şerefeleriyle toplam on şerefe de, o devre kadar hüküm sürmüş on padişahı ya da camiyi yaptıran Kanuni’nin onuncu padişah olduğunu temsil eder…
*Rivayet o ki rüyasında gördüğü Hz.Muhammed, Kanuni'yi Haliç'e ve Boğaz'a nazır bir tepeye götürerek caminin oraya yapılmasını ister ve camiyi tarif eder.
Ertesi sabah Mimar Sinan'ı rüyasında kendisine gösterilen yere götürerek caminin oraya yapılmasını ister. Aldığı buyruk üzerine yapacağı caminin planını Kanuni'ye anlatmaya başlar. Peygamberin kendisine anlattığı camiyle Mimar Sinan'in tarifinin aynı olmasıyla hayretler içinde kalan Kanuni'nin,"Mimarbaşı, caminin planını önceden hazırlamış gibi anlatıyorsun" sözüne Sinan'in cevabı şöyledir:"Evet Sultanım, Efendimiz size tarif ederken ben iki adım arkanızdaydım..."
*Süleymaniye Cami'nin inşasına 13 Haziran 1550'de yani, Sinan 60 yaşindayken, Şeyhülislam Ebusuud Efendi'nin mihrap duvarına ilk temel taşını koymasıyla başlanır. Zeminin toprak seviyesine ulaşması için yapılan çalışmalar 3 yıl sürer.Temel atıldıktan sonra sağlamlaşması ve sonradan çöküntü olmaması için inşaata bir yıl ara verilir.
*İnşasında kullanilan dört mermer sütundan biri Baalbek harebelerinden, biri İskenderiye'den getirtilir. Bir diğeri Bizans zamanından Kıztaşı olup sonuncu sütun ise Topkapı Sarayı'ndan sökülüp getirilmiştir.
*Beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, yeşil mermerler Arabistan’dan, taşlar İstanbul ve Yalova’dan, küfeki (deniz kabuklarının oluşturduğu istiridye kalkeri) İstanbul’dan, alçı ve kireç İznik-Bursa’dan, kerestesi Istıranca’dan, demir Bulgaristan’dan ve kurşun da Sırbistan’dan getirildi
*Kubbeyi ve üst örtüyü taşıyarak, her biri 8 bin ton ağırlığı temele iletmekte olan dört fil ayağı payenin her birini İslam dininin direği ilk dört halifeye armağan olarak sunar.
* Yapının heybetli kubbesi için özel olarak hafif tuğlalar üretildi.
Ayrıca caminin duvarlarını oluşturan taşlar birbirlerine içten demir kenetlerle bağlandı ve bu kenetlere eritilmiş kurşun döküldü.
*Ağırbaşlı duruşu ile dikkat çeken Süleymaniye’nin süslemeleri de epey görkemli. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslü. Bu vitraylar usta Sarhoş İbrahim’in eseri.
*Cami tamamlandığında Kuran okuyan hocanın sesini 60-70 metre ötedeki cemaat bile rahatça duysun diye kafa yoran Mimar Sinan'ın, suyun fokurdama sesinin cami içinde yayılması kontrolü için tömbekisiz nargileyle yaptığı kontrol, "Mimar Nargile içiyor" suçlaması nedeniyle Kanuni'nin sorgusuna maruz kalır.
*Süleymaniye, basit bir taklitle yetinmeyerek eldeki insan gücü ve ekonomik kudret sayesinde Ayasofya'yı aşmak amacıyla mimarlık ve yapı tarihinde bir meydan okuma işidir.
*Evliya Çelebi’nin rivayetine göre caminin yapımı uzayıp inşaat bir süre durunca İran Şahı Tahmasb, bir mektupla beraber Kanuni’ye -kimilerine göre yardım, kimilerine göre gösteriş için- cevahir (elmas, yakut gibi değerli taşlar, mücevher) yolladı. Kanuni bu duruma epey öfkelenmişti.
Caminin her taşının bu mücevherlerden değerli olduğunu göstermek için şahın hediyelerini Sinan'a vererek tüm mücevherleri yapının taşlarına karıştırmasını emreder.
Sinan'in mücevherleri ustalıkla taşlarının arasına yerleştirdiği güneş vurduğunda pırıl pırıl parlayan bu üç serefeli minareye halk arasında "Cevahir Minaresi" adı verilir.
*Süleymaniye Cami ve imareti inşaatı toplam 3200 kg altına mal olmuş,1713 ü Müslüman 3523 işçi çalıştırılmıştı.
*Bir rivayete göre Kanuni, caminin giderlerini bizzat karşılamak istemişti. Bu yüzden işçilere dışarıdan yardım kabul etmemelerini söyledi. Fakat bir gece rüyasında caminin tartıldığını ve bir tas yoğurdun, o camiden ağır geldiğini gördü.
Ertesi gün işçilere dışarıdan yardım alıp almadıklarını sordu. Civardaki yaşlı ve fakir bir kadın işçilere ayran ikram etmişti. Kanuni kadını bulup hakkını verince içi ancak rahat edecekti.
*Mimar Sinan, külliyenin yapılışı boyunca kayıt tuttu. Harç için kullandığı yumurta sayısını, ustaların milliyetini, dinini, aldıkları ücreti yazdı. Ama külliyenin teknik detayları sırdı. Asırlar boyunca çözülmeyi bekleyecekti.
*Sinan 15 Ekim 1557’de Kanuni Sultan Süleyman’ın ve devlet ileri gelenlerinin bulunduğu bir törende dualarla kendi inşa ettiği camiyi “Yâ Fettâh” diyerek açtı.
*Süleymaniye Cami’nin bir diğer özelliği ise Mimar Sinan’ın yaptığı is odasıdır. Camiyi aydınlatmak için yakılan mumların camiye zarar vermemesi için Mimar Sinan orta kapının hemen üzerine is odası adı verilen bu odayı yapar. Caminin içinde oluşan is, hava akımı ile dört küçük pencereden bu odaya çekilmektedir. Üstelik, odada biriktirilen bu is ile birçok ferman ve önemli belge yazılır. Çünkü bu is ile yazılan belgelere akıcı bir madde dökülse bile yazılar zarar görmemektedir. Bu is ile yazılan belgelerdeki yazıları silmenin tek yolu ise kağıdı tahrip etmekten geçmektedir.
*Caminin avizelerindeki kandil çanakların aralarına bakacakların dikkatini çekecek diğer bir şey ise oldukça büyük, rengi kahverengiye çalan oval büyük nesnelerdir. Bunlar yine Mimar Sinan’ın ustalığını konuşturduğu ince zekanın ürünü ayrıntılardır. Aslında devekuşu yumurtası olan bu nesnelerin buraya yerleştirilmesinin amacı caminin örümcek ağlarından mümkün olduğunca uzak tutulmak istenmesidir. Çünkü devekuşu yumurtaları, insan burnunun algılayamayacağı ama örümcekleri ve akrepleri son derece rahatsız eden bir koku yaymaktadır. Camin yapıldığı yıllarda yaklaşık 300 tane olan bu yumurtaların sayısı aradan geçen sürede çalınma ya da kırılma nedeniyle şimdi 30 tane kadardır.
*Kanuni'nin türbesi caminin mihrabı önünde bulunan sahada. Sekizgen plan üzerine kubbeli inşa edilen yapıda gövdenin altını saran, sivri kemerli revak uygulaması epey farklıydı. Kapının iki yanında, 16. yüzyıla ait bitkisel motiflerin egemen olduğu çini panolar yer alıyor. Hürrem Sultan Türbesi de dıştan sekizgen, içten on altıgen planlı ve yuvarlak kasnaklı bir kubbe ile örtülü. Yapının içi renkli çinilerle bezeli.
Mimar Sinan’ın küçük türbesi de külliye dâhilinde. Sinan, pergeli andıran bu mütevazı yapıyı 1588’de yapmıştı. Yarı açık türbe, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir kubbe ile örtülü.
Son cümle olarak, kültürel miras; gelecek nesillere teslim edeceğimiz ecdad yadigarı emanetlerdir, bu emanetleri namus, ahlak, vicdan sahibi herkesin yaşanabilir şekilde koruyup kollaması gerekir...
Alıntıdır