Nurya hanım,kızları ile hamama gidecekti.Bir gün evvelinden boy boy havluları,peştemalleri,mis gibi sabun kokan çamaşırları bohçalamış,eyvana dizmişti.Kızlar ise;sabah erkenden kalkıp,hamam atıştırmalığı için,akşamdan hazırlanmış içli köfteleri kızartmışlardı.Yanına,şire niyetine halis üzüm pekmezinden yapılmış bastık;tuzlu niyetine ise,annelerinin pek sevdiği bir poşet kavurgayı istiflemişlerdi.Neşelerine diyecek yoktu.On beş günde bir,çarşı hamamını adet edinmişlerdi.
Kapı tokmağının sesine,evin büyük kızı Nesibe koştu.Hamamdan natır gelmişti.Hanımlar gelmeden,eşyalar hamama taşınacak,kendilerine ayrılan yüksek tahta;halıları serilecek,bohçaları dizilecekti.
Hamamın kapıları öğleden sonra bayanlara açılıyordu .Hanımlar yemeklerini yedikten sonra,yola çıktılar.Hamama yetişmişlerdi ki;Nurya hanım küçük kızını,önden gidip,kurna başında iyi bir yer tutması için tembihledi.Önce,hamamdan çıkanların,giyinmeden evvel tahtlarda soluklanıp,terlerini attıkları,soğukluk bölümüne girdiler.Kızlar,hamam leğenine yıkanmak için gerekli malzemeleri doldururken;küçük kız,locada alelacele soyunmuş,peştemalı sarındığı gibi,ayağındaki sedef nalınları sürte sürte hamamın sıcaklığına koşmuştu.
Genzi yakan sıcak rüzgar,daha eşikte yüzüne çarpmıştı.Gündüzün aydınlığına aşiyan gözleri,içerinin loş ve buğulu ışığını yadırgamış,göz kapakları kısılmış,adımları yavaşlamıştı.Fazla ilerlemeden,kapı girişinin yanında,göbek taşına yakın,köşe duvarda,annesinin beğeneceğini düşündüğü bir kurna başı buldu.
Ağır,aheste yürüyüp,kurna kenarına çöktü.Önünden iri yarı kadınlar,kamburu çıkmış ihtiyar neneler gelip geçiyordu.Bu çıplaklık hali,gözüne hoş görünmedi.Elini göğsünde asılı duran peştamaline bastırıp,etrafı izlemeye koyuldu.Aslında sevmezdi hamamın sıcağını.Göğsü daralır,başı dönerdi her seferinde.Ama hamamda ablaları gibi dik durmaktı meselesi.On dördünü yeni doldurmuştu.Birer yaş arası olan ablalarının yanında,kendini yere seremezdİ.Hamam günü geldi mi;sanki en heveslisi kendisiymiş gibi,rol yapmak hoşuna giderdi.
-Kalk kız ordan,benim yerim orası!!dedi biri,elindeki tası tehditkar sallayarak.Kafasını kaldırınca,sol yanağı derin şark çıbanıyla mühürlü,iri yarı,izbandut gibi bir kadınla göz göze geldi..Çocukken haylazlık yaptığı vakit;annesinin gedemeçten çıkacak diye korkuttuğu,Hülüpürt’e benziyordu.Yer yer dökülmüş dişlerinin arasından görünen karanlık ağzı,tam da annesinin tasviriydi.Oturduğu yerde büzüldü,kekeler gibi,gayri ihtiyari;
-Etme abla,kaynanam yer tut dedi,kalkarsam vallahi beni vurur.
Kadının dik bakışları birden çözülüverdi.Teni yanık,alnı açık,gözleri kadeh gibi kocaman olan kızın güzelliğine hayran kalmış,ağzından dökülen biçare sözlere yüreği yanmıştı.Mağarayı andıran o ağız,şefkatli bir gülümseme ile aralandı.
-Oyyy kurban olsun sana kaynanan.Ne zalim kadınmış.Demek vurur,ha!Otur yavrum sen..Ben başka yer bakarım kendime.
Tombul ayaklarını sürüye sürüye,karşı kurnaya geçti.Boş olan yere oturdu.
Nurya hanım,iki kızı ile girdi içeri.Kurna başındaki kızı,ayağa kalkıp,annesine el etti.Oturacakları yeri gören Nurya hanım,söylene söylene geldi.
-Sevim,kızım hiç mi bulamadın başka yer?Burası ayak altı!
-Yok anne,niye ayak altı olsun.Köşedeyiz.
-Kapı kenarı burası.Kör müydü gözlerin?Hamamın kaymesi,ahalisi geçecek önümüzden.Sıcak da değil..
Karşı kurnaya geçen,yüzü çıbanlı abla,yan gözle bir Nurya hanımı,bir Sevim’i süzüyordu.Bir taraftan da elinde bakır tası;kurnadan doldurduğu sıcak suları,ağır ağır bedenine döküyordu.Arap atı gibi asil,dağ ceylanı gibi masum dedi,iç geçirerek.Ben de,bu yaşlardaydım gelin olduğumda.. Kör olasıca anası,daha çocuk yaşta vermişti faytoncu İsmet’e.Gerdek gecesinden sonra gecelere küsmüş,karanlıktan korkar olmuştu.Kaynanasıgil ile bir evde yaşamışlardı yıllarca.Evin hatun kişisiydi kaynana.Biçare Edibe ise,halayık.Sabahtan akşama kadar evi temizletir,akşam oldu mu eve gelen oğluna,gelinini çekiştirirdi.Bir akşam bulaşıkları yıkarken,kahve fincanını kırdı diye,dayak yemişti kocasından.İlk çocuğuna hamileydi o zaman.Doğumuna sayılı gün kalmıştı.Kaynanasının kahve seti bozuldu diye;yediği dayaktan Edibe’ye sermaye,ölü doğan bir kız çocuğu olmuştu.İyi ki ölmüştü naçar döl.Hiç yaşamadığı bu zulümat hayattan kurtulmuştu.Üstüne üç oğlan doğurdu.Oğlanlar büyüdü,kaynanası öldü,kocası ise avucuna düştü.Hele gücü yetiyorsa,el kaldırsın şimdi..
-Afferin ,öyle avanak avanak bak etrafına!!
-Elimden kaydı anne..
-Çekil o tarafa.İyi ki kına yak dedim başıma.Nesibe yetiş kızım hele,kına tasını devirdi bu soyka!!
Nesibe yere dökülen kınaya su döküp gidere akıttı.Annesinin kafasında kalan kınayı ise,saçına dağıttı.Yan gözle kardeşini süzüp;
-Gelin kalktı,köyü yıktı dedi,kıkırdayarak.
Edibe konuşulanlara vermişti kulağını.Hissiyatı canını terk etmişcesine,başından aşağı kaynar suları devirmeye başladı.Geçmiş zamanlar geliyordu aklına.Sıcaktan gözü dönüyor,tepesinden buharlar yükseliyordu.Zavallı Sevim diye geçiriyordu içinden.Bir kaynana,iki görüm.Ağızları da çarpana teki gibi.Gelin kalkmış köyü yıkmışmış!Köy başınıza devrilsin inşalllah!!!
Sevim ise,suratı bir karış sekiye çökmüştü.Ne yapsa,kimseye yaranamıyordu.Hamam bitse de,soğukluğa geçselerdi.Karnı acıkmıştı.Ayağını uzatıp tahtta yiyeceği içli köfteleri,hamamın dolabından alacakları buzlu ayranı düşlemeye başladı.
Hamamın suyu kesilmişti.Teri harlanan,derisi yumuşayan hanımlar,keseye başlamıştı.Nurya hanım ise;göbeğe yatmış,başında kayme,kese attırıyordu.Kaymelerin elleri,zımpara taşı gibi,canhıraş çalışıyordu.Annelerinin kesesi bitikten sonra,kızlara geldi sıra.Sevim huyluydu.Kaymelerin eli değdi mi,gıdıklanır,yerinde duramazdı.Kendi kendine kese yaptı.Ablasına da sırtını keseletti.
Edibe yine onları izliyor,şeytanı tepesinde fır dönüyordu.Gavurun kızı!Nuryamış adı.Suratı,nurdan zerre nasip almış mı acaba?Hepsi kaymelere attırdı keseyi.O mazlumcak,kendi kendini keseledi.Görüm desen,o da eğreti attı sırtına keseyi..
Yemek sofrası geldi aklına.Pişen yemeği,kaynanası taksim ederdi.Herkesin tabağına eti doldurur,sıra Edibe’ye geldi mi,payına düşen etin yağı olurdu.Zaten yemeğin yağlarını yiye yiye,gelmişti bu hale..
Kese bitmiş,sular akmaya başlamıştı.Sevim sıcağa dayanamamış,hızlıca yıkanıp,soğukluğa kaçmıştı.Nurya hanım da yıkanmış,sırtını duvara yaslamış,kurna başında kızlarını bekliyordu.Kızlar,hamam eşyalarını leğene dolduruyordu.
Edibe,poşete koyduğu sigarasını yanına alıp,kapı önüne geçti.Hem kapı aralığında biraz hava almak,hem de bir iki nefes tellendirmek istedi.Sigarasını içip, külünü elindeki tasa devirmeye başlamıştı ki,yan taraftan Nurya’nın,edalı sesi geldi.
-Kardeş,dumanın içeriye geliyor.Nefesim daraldı.Hele biraz ötede iç sigaranı.
-Dumanım sana gelmez,dışarıya üflüyorum dedi Edibe,yüzünü yerden kaldırmadan.
-Geliyor anacağazım.Hamamda sigara içilmez.Şifa için gelmişiz.Zift koktu içerisi.Hele öte tarafa git.
Bir nefeslik zaman geçti geçmedi,Edibe’nin elindeki tas,havada iki takla atıp,Nurya’nın sol yanağına çarpıverdi.
-Zift senden iyidir,terbiyesiz seni!!
Kızlar tası tarağı bırakıp,annelerine koştular.Nurya,neye uğradığını şaşırmış,eli yanağında,donuk donuk baktı kızlarına.İlk toparlanan Nesibe oldu.
-Abla ayıp değil mi?Ne yaptı annem sana?
Zangır zangır titriyordu Edibe.
-Defolun gidin burdan,lanet şeytanlar sizi!diyebildi.
Araya giren kaymeler Edibe’yi zor zaptetti,kızları sakinleştirdi.Annelerinin yüzüne buz tutup,soğukluğa çıkardı.
Sevim olan bitenden habersiz,bir elinde köftesi bir elinde ayranı,tahtta bağdaş kurmuş,etrafı izliyordu.Kapıda,yanağına buz tutan annesini ve iki yanında ona sarılmış ablalarını görünce;ağzındaki lokmasını bütün yutup,silkindi yerinden.Üç basamaklı merdivenden,tahta çıkardıkları annesine el verip,yer açtı.
-Yüzüne ne oldu anne,nedir bu haliniz?
Nurya hanım tahta yığılmıştı.Kıblesi şaşmış,tek kelam edecek hali kalmamıştı.Elinde kolanya şişesi,annelerini ovalamaya gelen,ortanca ablası;
-Delinin biri vurdu annemize dedi..
-Sebep?
-Sigara içiyordu,öte tarafta iç dedik.
Yüksek kubbeli soğukluğun camlarından ışık hüzmeleri dökülüyordu tahta.Buzla dinecek morluk,yavrularının dillerinden dökülecek şefkat,birazdan unutturacaktı olanları Nurya’ya..
Edibe için ise,soğukluğa hacet kalmamıştı.Yüreği buz gibi olmuş,locada giyiniyordu.Cenab-ı hak gençliğinin sureti sandığı bir sübyan çıkarmıştı karşısına.Hem de hamamda.Bedenini yıkadığı tasla;ruhuna azap olan yıllanmış hırsını atmış,geçmişini de bedeni gibi aklamış,paklamıştı.
“Sağlık hamamınız olsun” temennileriyle yolculadı kaymeler onu.Herkesi yolculadıkları gibi,fakat Edibe’ye muameleleri biraz usul gereği,bakışları bir hayli temkinli..
Tuba Akgül Özgür