Üç katlı bir aile apartmanında doğdum ben.En üst katında dedemin kızkardeşi Zeliha teyze otururdu,yanındaki dairede ise kiracı avukat Zeki amca ve ailesi.İkinci katta dedemler,ölen amcamın kızı Fatoş ve oğlu Ahmet ile birlikte yaşarlardı.Fatoş ablam ayrı bir hikayeydi benim için.Her daim güzel giyinir,endamı ile beni büyülerdi.Bizimle çok ilgilenir,tırnaklarıma oje sürer,yaptığı güzel kurabiyeleri ikram ederdi.Yanlarındaki dairede biz oturuyorduk.Bizim altımızda ise gececi bir polis amca ve ailesi.Dedemlerin altında kim kalıyordu hatırlamıyorum,kiracısı sık sık değişirdi ..
Urfa’da hayatlı evden ayrılıp apartman furyasına katılan dedem yaptırmış zamanında.Apartmanımızın en enteresan özelliği Bodrum katındaki düğün salonumuzdu.Dedemin ticari dehasıydı,kimin aklına gelirdi apartman altına salon yapmak.Adını semtinden almıştı.Bahçelievler Düğün Salonu..
Şimdiki apartmanlarımızın bodrumunda otoparklar var ya,işte o otoparklar gibi geniş fakat yüksek tavanlı kare bir alan düşünün.Işıklandırılmış,üç köşesinde yaklaşık altı yedi sıra maviye boyalı tahta sandalyeler dizilmiş,kocaman bir salon.Ortada pist,pisttin yanında sanatçılar için ayrılmış bir köşe,onun yanında ise iki basamaklı gelin-damat tahtı.
Çocukluğumun en güzel hatıralarından biriydi düğün salonumuz.Gündüzün işleri biter,akşam beyler yemeklerini yer,anneler yaş fıstıklarını alır,arka bahçede toplaşırlardı.Düğün salonunu gören pencerelerden,aşağıdaki düğünü izlerlerdi.Bahçemiz Babaannemin gülleri ve hanımelleri ile doluydu.Kapıcı Ali amca akşamdan bahçeyi sulamış,her tarafa mis gibi toprak ve çiçek kokusu yayılmış olurdu.Şimdi nerede ıslak toprak kokusu ve bir hanımeli esintisi duysam başım döner,sersem bir mutluk hali çöker üstüme.
Düğün ahalisi birer ikişer salona girdi mi başlardı sohbet;
-Pembelinin elbisesi kadife,pek hoş.Ayyy o yeşilli ne öyle,sofra bezinden mi dikmiş elbiseyi?Eflatun üzerine,beyaz çiçekli emprime giymiş kaynana,ama nasıl da cevval,görümce desen suratsız!Gelin de pek mahsun,yazık olmuş kıza..
Okul öncesi çağımda renkleri ve sıfatları öğrendiğim eğlenceli bir eğitim alanıydı o geceler..Dinlemeyi de pek severdim.Çatlamış fıstıkları hızlı hızlı kırarlardı,ben ise beceremediğimden,annemin benim için avucunda biriktirdiklerini tatlı talı yer,işaret edilenleri gözlemeye koyulurdum.Düğünde sadece bayanlar olurdu.Erkekler içeri alınmaz,sokakta bekleşirlerdi.Çalgıcıların olduğu alan ise perde ile örtülüydü.Gelin tek başına tahtta oturtulurdu.Alt basamakta düğün çocukları yer kapmak için birbirleriyle yarışırlardı.Oyun havaları başlayınca hanımlar sahneye çıkar,evde prova ettikleri hünerlerini bir güzel sergilerlerdi.O da ayrı bir sohbet konusu olurdu bizimkiler için;
-Amaan gelinin kardeşi de pek edalı,o ne biçim oynamak öyle,eğreti gelin gibi.Annesi de herkesi zorla oyuna kaldırıyor.Kalkan da oynamıyor,bir sağa bir sola sallanıyor..
Gecenin ilerleyen saatlerinde hanımlar başlarını örter,erkekler davul ve zurna ile içeri girerlerdi.Halay vakti,bekar erkeklerin anneleri ile kaş göz ettiği saatlerdi.Birbirlerine kız gösterir,evlenecekleri kız adaylarını belirlerlerdi.Ana oğul hemfikir olurlarsa o bölgede bir hareketlenme olur,iki taraf arasında istihbaratçılar çalışmaya başlardı.Bekar kızlar ağır oturaklı intiba uyandırmak için kenarda durur,oyuna katılmaz,süzüm süzüm süzülürlerdi.Dayanamayıp sahneye atlamak isteyen delişmen kızları ise,anneleri dirseklerinden yakalar,kimseye çaktırmadan alttan alta bir güzel çimdiklerlerdi.
Gelin damat karşılıklı oynarken,evliliklerinin senaryosunu yazardı bizim ekip.Sanki önlerindeki kafesli camekan kalkar,gelmişi geçmişi gösterir sihirli bir küreye dönüşürdü..Herbiri kendi yaralarını yoklayarak,başlarlardı toplu terapiye.Kritik yapmak iyi gelirdi hepsine,yalnız olmadıklarını hissederlerdi.
-Yok kız istememiş.Belli zorla evlendirilmiş.Gözün kör ola kaynana!Oğlana başka gelin mi bulamadın.Afferin geline,bak nasıl diklendi kaynanaya.Bu gelin,kaynanayı parmağında çevirir.Oğlan geline aşık,pek güzel bakıyor.Kız da çok güzel,oldu bu izdivaç.
Bahçede Ali amca devriye gezerdi.Çünkü civar evlerden kız görmek için annesinin mantosunu giyip,yüzünü peçeleyen genç erkeklerin gizlice bahçemize girmeye yeltendikleri çok olmuştu.Ali amcadan kaçmazdı..Derken uyku basar,annemin dizinde uyuya kalırdım.Kucaklayıp çıkarırlardı yukarı.
Memeleketime gittiğimde,geçtim doğduğum evin yanından.Bizim ülkemizde hiç bir şey bıraktığın yerde durmaz.Orda da başlamış bir kentsel dönüşüm hikayesi.Apartmanımız yıkılmış,yerinde yabancı bir beton kütlesi.Havayı kokladım,tatsız bir kaldırım tozuydu içime çektiğim.Anılarım geldi aklıma,sonra kavradım bendeki toprak kokusu ve hanımeli düşkünlüğünün sebebini.Zaman geçiyor belki,bizler eskiyoruz,evler eskiyor ve yıkılıyor.Bilinç ise dimdik ayakta yaşıyor.Ne yıkılıyor,ne unutuyor.Mühürlüyor geçmiş tatların tazeliğini,derin bir difriz gibi..
Tuba Akgül Özgür