Hz. Mevlana'nın şöyle bir kısası vardır gündeme cuk diye oturan. Hepimiz biliriz aslında aslanla kuyudaki düşmanı. Bilmeyenlere küçük bir girişle anlatayım. Bilen dostlarımızda hatırlasınlar bu vesile ile;
Güzel bir deredeki av hayvanları, aslanın korkusundan perişan haldeydiler. Çünkü daima pusuya yatıyor ve içlerinden birini avlıyordu. Bu yüzden, yaşadıkları otlak onlara dar geliyordu.
Bir çare düşündüler, aslanın yanına gelip:
-Ey aslan! biz sana her gün yiyecek verelim. Sen de artık hiç av peşine düşme, böylece biz de rahat edelim sen de..
Aslan:
-Oyuna getirilmeyecek olsam, söylediğiniz doğru, ama ben ondan bundan çok hile gördüm. Halkın yaptıklarından, ettikleri hilelerden perişan oldum. Yılanlar, akrepler tarafından çok ısırıldım. Ben, "Mümin bir delikten iki kere ısırılmaz" sözünü can u gönülden kabul ettim.
Buna karşılık hayvanlar dediler ki:
- Korkup çekinmeyi bırak, korkup çekinme kaderin hükümlerini geri çevirmez. En iyisi tevekkül etmektir. Allah'tan bir zarar gelmemesi için kulun Hakk'ın hükmüne ölü gibi teslim olması gerekir.
Aslan:
- Evet, dedi, tevekkül kılavuzdur, fakat sebebe teşebbüs de Hz. Peygamber(S.A.S)'in sünnetidir. O, "Önce deveni bağla, sonra tevekkül et!" buyurmuştur. Çalışan, Allah'ın dostudur. Tevekkül, sebeplere tevessüle engel olmamalıdır.
Hayvanlar aslana şöyle cevap verdiler:
- Çalışıp kazanmak, halkın inancının zayıflığından doğar. Tevekkülden daha güzel bir kazanç yoktur.
Aslan:
- Öyle ama, dedi, Allah-u Teala ayağımızın önüne bir Merdivenci, koydu. Dama basamak basamak çıkmak lazımdır. Ayağın var, nasıl olur da topal gibi davranabilirsin; elin var, niçin pençeni saklarsın? Bir efendi kölesinin eline beli verdiğinde, söylemeden isteği belli olur. Bel gibi olan el de Allah'ın işaretlerindendir, işlerin sonunu düşünme özelliğimiz de öyledir. Tevekkül ediyorsan çalışma konusunda tevekkül et. Kazan, sonra Allah'a dayan!
Diye devam eder sürükleyici hikaye...
Günümüz siyasi gündemini nasılda anlatıyor değil mi ?
Yakın tarihte Şanlıurfa'nın bağrından çıkan çok önemli bürokratlar, kıymetli parti genel başkanı, Gazi Meclisimizin başkan yardımcısı, devlet adamları, hatta bakanlar ile haşır neşir olan güzel şehrimize;
Siyasi abi olarak gönderilen kişiye yapılan haklı veya haksız protestonun sonucu olarak; Şanlıurfa'lılara sarfettiği, siyasi ahlaka da sığmayan kendi dil dağarcığında 3-5 kelimeyi geçmeyen seviyesiz konuşmalara bakıp; demezler mi adama "hadi oradan" diye...
Sonuçta siyasi geçmişi Türkiye tarihiyle eş olan güzide bir şehrin elbet kendi abisi ve bakanı da olacaktır...
Takdir sizin dostlar...
Sözlerime Hz. Mevlana'dan kıssayla başlamıştım; yine onun bir küçük dörtlüğüyle bitiriyorum:
Can var can içinde,
kalbine inde ara.
Sen; cevheri ruhunda,
bedeninde ara.
Hz. Mevlana
Saygılarımla
Abdullah Cengiz