İçinde yaşadığımız şu ahir zamanda değerlerimizin yıprandığından ya da kaybolduğundan dem vururken; hangimiz sorunun değil de çözümün bir parçası oluyoruz peki..
Tüm Dünya genelinde topladığınızda 2 gr. ağırlığı bile olmayan bir virüs bizi dize getirmişken; bir saniyesine bile müdahale edemediğimiz şu hayatta birbirimize özellikle yakınlarımıza daha çok kenetlenelim; kırgınlıklar, küskünlükler olmasın aramızda…
Modern hayatın getirmiş olduğu bireysellikte yalnızlığımıza hapsolmayalım. İnsan doğduğu zaman önce akrabalarını görür, tanır ve öğrenir.
Düğünde, dernekte ve cenazede yanında akrabalarını bulur. Ne zaman dara düşülse, ihtiyaç duyulsa akrabalar koşar gelir.
Bu nedenle akrabalarımızla bağımızı koparmayalım.
Kaynaşmamızı ve dayanışmamızı her daim sürdürelim.
Yardımlarımızı, yakın alakamızı gösterelim, güler yüzle ve iyilikle yaklaşalım.
En makbul yardımseverlik akrabalar arasında olandır.
Çok güzel bir Gagavuz atasözünde: "Ağaç düşerde, yakınına yaslanır"diye söylenmiş, en dar günde yaslanacak yer olduğu önemle belirtilmiştir.
Sıla-i rahmin en küçük yapı taşı olan ailede bile ego savaşları hüküm sürüyor.
Yağmurdan sonra oluşan çamura, yerin ıslaklığına odaklanıyoruz her birimiz.
Senin dediğin, benim dediğim; senin ailen, benim ailem derken sıla-i rahim bağımızı da en temelden sarsıyoruz.
Sonu olan bir hayatın içinde, sonsuzluğun sesini duymak ister gibi bağırıyoruz birbirimize; duymayan birine sesini duyurmaya çalışan bir insanın bağırması gibi.
Sonrası mı?
Sadece yalnızlık! Hayat telaşı, küçük menfaatler veya anlık, tepkisel davranışlar yarınımızın yalnızlığının tohumu oluyor.
Hayat koşuşturmacası mı, manevi değerlerimizi yitirmek mi ya da toplumsal çürüme mi bizi yalnızlığımıza sürükleyen?
Evlerimiz büyüdü ama ailelerimiz küçüldü! İletişim çağına girdik ama muhabbetimiz azaldı! Uzaklıklar yakın oldu ama biz diye bir şey kalmadı!
O eski aile bağları artık ancak düğünlerde ya da cenazelerde zorunlu olarak bir araya gelmelerle yaşanır oldu.
Aile büyüğünün çatısı altında toplanılan ve büyük sofralarda bizi buluşturan bayramlarımız bile eskisi gibi yaşanmaz oldu…
Akrabalık bir ağaç gibidir. Dallar ne kadar birbirinden uzağa da gitseler, her zaman aynı kökün üstünde dururlar.
Ağaç dalıyla¸ budağıyla¸ yaprağıyla gür ve güzel görünür; faydalı olur.
Dalı yaprağı olmayan bir ağaç¸ ağaçlıktan çıkar.
Kupkuru bir odun gibi olur.
Iyi Günde Kötü günde Biriz Beraberiz.Her zaman Akrabalarimin Emrindeyim ..
Selam ve saygılar sunuyorum Dua ile insaAllah.
Mustafa Çiçekli
Dünya Seyyid ve Şerifleri Topluluğu Başkani