‘Fakiri doyurun’ diyor!
Biz ‘fakiri doyur’ diye dua ediyoruz!
‘Yetime bakın’ diyor!
Biz ‘yetimi koru’ diye dua ediyoruz!
‘Acize merhamet edin’ diyor!
Biz ‘acize merhamet et’ diye dua ediyoruz!
Allah'ın bizden istiyor biz yine ona havale ediyoruzYani kısacası, sözün özü" O " bize emrediyor,biz ona havale ediyoruz...Ne kadar kolaycı bir yöntem değil mi?...Zalimlerin zulmünü bitirin diyor !Biz Zalimleri kahret diye dua ediyoruz.Israili, AMerikası ve Diğerlerine karşı mücadele etmemizi istiyor. Ama biz Allah'a bunları yok et diye dua ediyoruz. Islamı Hakim kılmamızı istiyor. Ama biz işimize bakıp Allah'a bize islamı nasip et diyoruz..Bir tarafta istif edilen ayet, hadis, emirler ve güzel sözler.Diğer taraftan keyfine bakan, aldırmayan, aldatan, ustalıkla çalan çarpanlar...
Yüzyıllar süren bir taklit döneminden sonra Müslümanların kendi değerlerinden kaynaklanan dinamikleri (kuvveleri) tanınmaz hale geldi, uçları köreldi. Şimdi artık milletler olarak nasıl beka bulabileceğimizi, ne ile gelişebileceğimizi, eksiklerimizi nasıl tamamlayabileceğimizi, zayıflıklarımızı nasıl güçlü hale dönüştürebileceğimizi bilmiyoruz. Hatta İslam değerlerinin savunucuları bile kendi değerleri üzerinden değil, batı kaynaklı teoriler üzerinden toplumlarını anlamaya, anlatmaya çalışıyor. Hatta bir kısmı, biricik “yol” zannederek aynı istikamette gelişme yolları arıyor. Kocaman, kocaman batılı düşünürler ve karmaşık teoriler üzerinden yol arıyor. Kendi kıymet hükümleriyle basit, sade ve herkesin anladığı usulle gelişme yolları aramayı akledemiyor, hatta böyle küçük işlerden bahsetmekten utanıyor.
Günümüz Müslüman toplumları, kendi iç gelişme dinamiklerinin ne olduğunun farkında değiller. Asr-ı Saadet ve atalarının ne ile ve nasıl geliştiklerini merak etmediklerinden, batılı toplumların dışarıdan görünen ve her biri birer sonuç olan dinamikleriyle gelişme yolu aradılar. Meşrutiyet, cumhuriyet, demokrasi, batılılaşma, çağdaşlaşma, modernleşme, kalkınma, hatta “Avrupalılaşma” veya “Amerikancılık” gibi değerleri ve dinamikleri taklit ettiler. Bu hareketlerin her biriyle belki biraz gelişme elde ettiler ama geliştiklerinden çok daha fazlası kendi hayat tarzlarında gerilediler. Batılı değerleri öne geçirip, kendi değer yargılarını geriye attılar, gözden düşürdüler, melezleyip tabiatını bozdular. Şimdi ne ile ve nasıl varlıklarını devam ettirebileceklerini bilmiyorlar.Dindarlar,
Müslüman hayatın tersine akan nehirlere su mu taşıyor?Dindarlar, Müslüman hayatın tersine akan nehirlere su mu taşıyor?Bunları düşünüp hayata geçirebiliyormuyuz?Malesef..Yıllarca bu ülkede bana dokunmayan yılan bin yaşasın kelimesi çivi gibi çaktırıldı o nedenle de en basit dindar bildiğimiz insanlara dünyadaki açlıktan yoksulluktan bahsediyoruz e ne yapalım canım demenin dışında hiçbir hareketlilik göstermiyorlar.
Bize ne Suriyelilerden, bize ne arakanlılardan, bize ne ordan burdan İslam Toplumun yaşadıkları sıktılardan bize nemi diyeceğiz?Sadece cepleri, çürümüş mideleri dolsun yeter, fakat içinde oldukları Toplumun yaşadıklarından haberi yok...Allah'ım senden dilediğim şeyler ne kadar çok olsa da, Zenginliğinin yanında az kalır;
* enden istediğim şey ne kadar büyük olsa da, Geniş rahmetinin yanında küçük kalır; * Keremin, kimsenin dilenmesinden dolayı daralmaz; Elin her elin üstündedir, Duamızı kabul eyle...
Selam ve saygılar sunuyorum..