O hâlde İslâm davamızın mahiyeti ile alakalı önemli olan bu boyutu özellikle hatırda tutmamız gerekir. Daha doğrusu bu husus davamızın olmazsa olmazıdır. Çünkü tevhid akidesinin vazgeçilemez bir yanının ifadesidir. Tıpkı “Lâ ilâhe illallah” şiarımızda Allah’tan başka bütün ilâhlık iddialarını kesin bir dille reddedişimizin tıpkı “Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim tâğutu inkâr ve Allah’a iman ederse muhakkak o, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa (Kur’ân’a, İslâm’a) yapışmış olur.” (Bakara, 2/256) buyruğunun ifade ettiği tâğutu inkâr etmenin, Allah’ın ulûhiyetini kabul ve ikrar etmenin sıhhatinin temel şartı olduğu gibi Bu böyle olduğuna göre, özellikle egemen (ABD şahsında temsil edilen) çağdaş cahiliye (ve onun uydusu durumundaki) İslâm topraklarına çöreklenmiş, Müslüman ümmete her türlü zulüm ve baskıyı uygulayan, bu uygulamalarıyla da ancak siyonist ve haçlı emellerine hizmet eden kukla yönetimler, her zaman için İslâm davasının ve bu davayı güden gerçek Allah erlerinin karşısına dikileceklerdir. Onları her türlü yola başvurarak her türlü hile ve desise ile yollarından vazgeçirmeye çalışacaklardır. Gerektiği yerde, zindanlarını, katil askerlerini, -Müslüman’ın her türlü güven hakkını ortadan kaldırmakla görevli- güvenlik(!) güçlerini, darbecileri… devreye sokmaktan da geri kalmayacaklardır. Çünkü onların gayeleri Allah’ı değil, gönüllü kölelik yaptıkları İblis’in kuklaları efendilerini razı etmekten ibarettir. Bütün bunlara ve buna benzer her türlü tehlikeye rağmen Allah’a verdiği sözünde duran, bu yoldaki alışverişinden vazgeçmeyen, bey’atini asla bozmayan, bozmayı hatırından dahi getirmeyen ve davasını beşeriyete tebliğ edip onu egemen kılmak için gayret eden ve bunun da bedelini gerektiğinde ödemekte tereddüt etmeyen kimseler “dava adamı”dırlar. Gerçek anlamıyla “adam gibi adam” olan bu adamlara ümmet olarak da insanlık olarak da gerçekten çok muhtacız. 13/09/2016 Mustafa Çiçekli Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...