Ehl-i Beyt sevgisi ve sahte şecereler
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin aile efradına, hane halkına, hanımlarına, çocuklarına, zürriyetine ve akrabalarına ehl-i beyt denilir.
-"De ki: Buna karşılık sizden, yakınlıkta sevgiden başka bir ecir istemem!” Ve her kim çalışır, bir güzellik kazanırsa ona onda daha ziyâde bir güzellik veriririz; çünkü Allah gafûr'dur şekûr'dur!" Eş-Şûrâ: 42/23,
Ehl-i beytin fazileti hakkında Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretleri, buyurdular:
"Benim, şefaatim ümmetimden ehl-i beytimi sevenler içindir…" Kenzul-Ummâl: 39057,
"Benim ehl-i beytimin misâli, Nuh Aleyhisselâmın gemisi misâlidir. Kim, ona binerse kurtulur. Ve kim ona binmekten geri kalırsa; o kişi de boğulur." Kenzu'l-Ummâl: 34144;
Biz ehl-i beyt, nübüvvet (peygamberlik) ağacı, meleklerin gidip geldiği, risâlet evinin ehli, rahmet ehl-i beyti ve ilim ma'den (kaynağı)yız… Sünen-i İbni Mâce: 140,
(Ehl-i Beytin fazileti hakkında varid olan Kırk Hadis-i şerif için bakanızı: EHL-İ BEYT- Ömer Faruk Hilmi)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin soyu bilindiği üzere kızı Hazret-i Fatıma (r.a.) ile devam etti.
Hazret-i Fatıma (r.a.)ın oğulları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (r.a.) soyları günümüze kadar devam etti.
Hazret-i Hasan'ın (r.a.) soyundan gelenlere "şerif" denilir.
Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) soyundan gelenlere de "seyyid" denilir.
Ehl-i beyti sevmek, ehl-i sünnet vel-cemaatin sermayesidir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerine olan bağlılıktan dolayı bütün Müslümanlar, hususiyetle de Anadolu insanın ehl-i beyte büyük bir sevgi ve saygı beslemektedir.
Osmanlı devletinde seyyidler, birçok örfî mükellefiyetlerden muaf idiler.
Nakıbül-Eşraflar ve onların taşrada bulunan temsilcileri (Nakıbül-Eşraf kaymakamları) seyyidler ile ilgileniyor. Doğumlarını ve ölümlerini takip ediyor. Seyyidlerin sorunlarını çözüyorlardı.
Halkın seyyidlere saygı ve sevgi göstermeleri, Osmanlı devleti ve diğer İslam devletlerinin seyyidlere saygıdan kusûr etmemeleri ve seyyidleri vergi gibi birçok mükellefiyetlerden muaf tutmaları, birçok müteseyyidin (seyyid olmadığı halde seyyidlik iddia eden kişilerin) türemesine sebep oldu.
Celâlî isyânları döneminde, Konya Ereğlisi kasabasında, 2000 (ikibin) saf Oğuz Türkü Celâlî eşkıyası seyyid olduklarını iddia edince, Veziri âzam Köprülü Mehmed Paşa'nın tepesi attı.
Vezir Nakkâş İsmail Paşayı, Anadolu müfettişi tayin etti. İsmail Paşa Ereğili'ye geldi. Araştırdı.
Ancak 20 (yirmi) kişi, baba ve dededen seyyidler defterinde kayıtları olduğunu gösterebildiler.
Geri kalanların seyyidlik iddiaları, kendileri ile başlıyordu. Bu davranış Anadolu'nun her tarafına yayıldılar….
Osmanlı da sahte seyyidler ve sahte şerifler ile mücâdele etmek, seyyidleri ilgili defterlere kayıt etmek ve haklarını korumak için kurulmuş olan "Nâkıbü'l-Eşrâf" müessesi lağvedikten sonra birçok sahte seyyidler türedi. Bu sahte seyyidler, ellerine geçirdikleri uydurma şecereler ile halkın üzerinde tahakkum kurmaya çalışmaktadırlar...