"Komşuluk” diye bir güzellik tanırdık.Nereye taşındı, bilen var mı?
Çok değil, 15 yıl önce bile komşu denince akan sular dururdu ; ekmeğini, çorbanı, aşını ve gözünden akan yaşını bile paylaşırdın.
Düğününde halayın başını çeken de komşundu, cenazende tabutu ilk omuzlayan da ..
Üzüntünü, sevincini, acını, yani yaşamını paylaşırdın. Ben o günleri çok özlüyorum.
Gerçekten komşunun komşuya ihtiyacı var.
Hızlı ve çarpık şehirleşmenin doğurduğu robotlaşmış kalabalıklar, tarihsel zamanın soldurduğu yapay ve mecburi selamlar , beşeri münasebetlerin alt üst olduğu ; ruhsuz insan yığınlarına dönüştü maalesef.
Şehirler kalabalıklaşırken, insanlar yalnızlığa mahkûm oldu.
Hâlâ komşularımız var, hem de eskisinden fazla. Fakat ne yazık ki komşuluk yok.
Bugün apartman tarlasına dönen şehirlerde oturan birçok kişi, karşısındaki komşusunu tanımıyor. Çünkü “komşu olmak” başka, “komşuluk etmek” başkadır. Taşındığınız anda komşu olur, tanıştığınız anda ise komşuluk etmeye başlarsınız.
Bu tanışıklık dertleri dinlemeyi, sıkıntıları paylaşmayı, sevinçlere ortak olmayı ve hassasiyetlere özen göstermeyi temin ediyorsa, orada iyi komşuluk ilişkileri var demektir.
"mertlik bozuldu” sözü var ya mecazen “apartman icat oldu, komşuluk bozuldu” dersek pek de yanlış olmaz sanırım.
Sobayı, kömürü, külü bilmeyen ; “Komşu, komşunun külüne muhtaçtır.” atasözünün anlamını nerden bilsin ?