İbni Mübârek (r.h.) Hazretlerinden rivâyet olundu.
Kenidisi Şam-ı şerifte hadis-i şerif yazıyordu.
Kalemi kırıldı.
Bir kalem ödünç aldı.
Yazma işini bitirdiğinde, kalemi sahibine vermeyi unuttu.
Kalemliğine koydu.
Merv şehrine döndüğünde, kalemi gördü.
Tanıdı.
Hemen hazırlandı.
Şama gitmek üzere yola çıktı.
Şama gitti.
Kalemi sahibine iâde etti!
İşte, başkaların mallarına karşı bu derece verâ sahibi olmak gerekir.
Hadis-i şerifte buyuruldu:
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri buyurdular:
-"Eğer sizler, yay gibi oluncaya kadar namaz kılsanız;
Ve yay kirişi gibi (ince) oluncaya kadar oruç tutsanız bile, vera' olmadan bunlar size bir menfaat sağlamaz."
Zâlimler Dünyada Cezâ Görmelidirler
Toplumda zulmün kalkması, zâlimlerin yargılanmaları ve cezalarını görmelerine bağlıdır.
Eğer mazlum yargı yoluyla zalimlerden haklarını alabilirlerse; topluma sevgi, saygı ve adalet hakim olur.
Barış gelir.
O zaman hiçbir kimse zulme başvurmaz.
Çoğu kere mazlumlar, mahkeme yoluyla haklarını alamadıkları veya alamayacaklarını bildikleri zaman; zulme başvuruyorlar.
Kendi mantıkları ve kurallarına göre haklarını almaya çalışıyorlar.
Haklarını alırkende zulme bulaşıyorlar…
Adaletin ağır işlemesi, halkı zulme itiyor.
Bazen delillerin toplanması, şahitlerin dinlenmesi, hadiselerin yerinde tatbiki gibi, adlî işler, uzun sürebilmektedir…
Adâletin ağır işlemesi yüreği yanık olan birçok aileyi çileden çıkarmaktadır.
Karşı tarafın mahkeme de bir türlü ceza görmediğine şahit olan davacıların birçoğu mahkemeye gelip, mahkeme salonunda hasımlarını öldürmektedirler...
Eğer suçlu kişi, devlet güçleri tarafından yakalanır. Ve gereken cezâ'yı görürlerse; o zaman, kan davaları ortadan kalkar. Kimse, kendisine zulmeden kişiden intikam alma yoluna girmez. Devlet vazifesini yapmadığı zaman; insanlar birbirlerini cezalandırmaya başlar...
İşte o zaman kan davaları çıkar. Toplumda düşmanlık yayılır. Toplumun huzur ve birliği bozulur.
Adâlet lazımdır.
Adâlet, mülkün temelidir.