Hiç Ummadığın Kişi Ehl-i Beytten (Seyyid veya Şerif) Olabilir
Ruhu’l-Beyan tefsirini çok seven bazı Haymanalılar, Ruhu’l-Beyan tefsirinin bir cildini kendi şehirlerinde bitirmemi, istediler.
Haymana şehri ve çevresinin bu mübarek tefsirin feyzinden ve berekettin faydalanmasını arzu ettiler.
Onları kıramadım.
Haymanaya gittim.
Haymana obasında birçok köyü dolaştım.
Haymana köylülerinde sohbet meclislerine katıldım.
Taziyelerinde bulundum.
Düğünlerine katıldım.
Haymana ve civarında otuzdan fazla şeyhbizini köyü vardı.
Köy kahvelerinde bir başka araştırmacı ve yazar ile tanıştım.
Haymana obasını adeta bir araştırma atölyesine çevirmişler.
Toplandıkları yer köy kahvesi…
Köy kahvelerinde Şeyhbizinlerin, örf, adet, gelenek ve sosyal hayatları hakkında kitaplar, hazırlanıyor ve araştırmalar, yapılıyordu.
Haymana ovasında büyük bir kültür, sanat, edebiyat ve sosyolojik araştırmalar yapılıyordu.
Şeyhbizin insanları, ehl-i sünnet vel-cemaat ve hemen hemen hepsinin Yavuz Sultan Selim Hana büyük bir muhabbetleri vardı.
Şeyhbizin insanları, gerçekten, çok saf ve çok temiz olarak gördüm. Yaşama sevinciyle dolu mutlu insanlardı. Muhabbet, cezbe, tasavvuf ve ilme aşık kişilerdi. Köylerde Kur’ân-ı kerim dersleri ve kitap okumaları geceleri tertiplediklerini söylediler.
Köylülerin tenkid ettikleri insan bile “ben ehl-i sünnet vel-cemaatim” diyor.
Haymana köylerinde şeyhbizinler arasında Osmanlılar döneminde nakîbu’l-eşraf tarafından mühürlü yaklaşık on kadar şecere yani kendilerinin Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiklerini gösteren resmi Osmanlı belgesi gördüm.
Birçok padişahlar tarafından kendilerine verilen fermanlar vardı.
Nakîbü’l-eşrafın hususiyetle Hicrî 1200 tarihinden önce kendilerine verilen şecereleri ve değişik tarihlerde kendilerine bir ayrıcalık için Osmanlı, vali, kâdi ve hatta padişahlar tarafından kendilerine verilen fermanları görünce; o insanlara olan saygı ve sevgim biraz daha arttı.
Hiç ummadığın bir köylü ehl-i beytten olabiliyor.
Ellerinde şecere ve ferman olanların çoğu, o ellerindeki belgelerin tarihi değerinden ve vesikaların taşıdığı manâdan habersiz idiler.
Haberi olanlar ise,
“Biz, seyyidiz! Biz ehl-i beytteniz!” diye bir iddiada bulunmuyorlardı.
Onlara,
-“Bu ferman, padişah size gittiğiniz her yerde sizin devlet kapılarının açılması, kimsenin size dokunmaması, hatta size saygı gösterilmesi ve işlerinizin kolaylıkla yapılması” hakkındadır, dediğimiz, şaşırıp kaldılar.
Onlara:
“Bu belgeler de eğer doğru ise sizin Zeyne’l-âbidîn (r.h.) hazretlerinin soyundan gelen ehl-i beyt olduğunuzu söylüyor.” dedim.
Onlara:
-“Bu belgeler ile övünmeyin. Mağrur olmayın… Bu değerli belgeler, siz Allâhın azabından kurtarmaz. Siz, kendinize gelin. Zeyne’l-âbîdin hazretlerinin ihlas ve takvasına sahip olmaya çalışın. Kendinizi ibadete verin. Zulümden, haramdan ve büyük günahlardan uzak durun… Çünkü ehl-i günahlardan mahfûzdur. Asla büyük günahlara yaklaşmazlar…
Allâhü Teâlâ hazretlerinin kitabına ve Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünnetine bağlı olun. Evliyâ ve âlimlerin yolundan yürüyün! Kendi kıymetinizi bilin…” dedim.
Bu belgelerden bir şecereyi evinde bulunduran bir amca,
-“Rahmetli babam hasta olduğu zaman, bize “oğlum o şecereyi bana getirin” derdi.
Babam o şecereye bakarak mutlu oluyor. İç âlemine dalıyor. Birçok dert ve hastalıklarını unutuyordu!” dedi.
Şeyhbizinleri, ehl-i beytten olduğunu gösteren o resmi vesikaları görünce, araştırmacı-yazar rahmetli Cevdet Türkay beye hak vermekten kendimi alamadım.
Rahmetli Cevdet Türkay, uzun süre Başbakanlık devlet arşivlerinde oymak, aşiret ve cemaatlar hakkında araştırma yaptı.
Bu araştırmalarını bir kitap haline getirdi.
Bu kitabında şeybizinlerin, İmam Bakır (r.h.) hazretlerinin ve İmam Zeynel-âbidîn (r.h.) hazretlerinin soyundan geldiğini yazdı.
Ve buyurdular:
Şeyhbizinli (şeyhbizinlü, şeyhbozanlı, şeyhbuzunlu, şeyhbuzunî), cemaati İmam Muhammed el-Bakır (hazretlerinin) ve Zeyne’l-Âbidîn (r.h.) hazretlerinin ve Şeyh Selâhaddîn (hazretlerinin) sülâlesinden olup, Ankara sancağında iskan etdirilmiştir… ”
Ehl-i beyt, seyyid ve şeriflere konusunda araştırma yapan araştırmacılar, mutlaka şeyhbizinlerinin şecerelerini incelemelidir.
Haymana ovasının içine dağılmış olan bu şeyhbizinlerin ellerinde bulunan ona yakın şecere incelendiği zaman, “Şeyhbizinlerin Ehl-i Beyt Şecereleri”“Şeyhbizinlerin Ehl-i Beyt Şecereleri” diye çok ciddi büyük bir eser meydana çıkar.
Zira bu şecereler, değişik zamanlarda kendilerine verilmiş resmi vesikalardır.
Aynı aşiretin değişik ailelerinin elinde on kadar şecerelerin bulunması çok mânidârdır.
Selam ve saygılarımla..