Süleyman Şah Kimdir? Bu günlerde Süleyman Şah'ın kim olduğu tartışılmaktadır. Osmanlılar (yani kayı aşireti) üç bin kişilik bir Türk aşireti olarak, Hülagünün zulmünden kaçtılar. Mâverâ-ü nehir diyarının Mahân vilayetinden Selçuklulardan Sultan Alaeddin gelmek üzere Konyaya doğru yola koyuldular. Kabile reisleri, Süleyman Şah idi. Fırat nehrinin kenarında Ceber kalesi civarında konakladılar. Aşiret reisi Süleyman şahın boy abdesti alması gerekti. Orada Fırata girdi. Su da boğuldu. Süleyman şahın yerine örf ve adetlere göre kardeşi Ertgrul bey kabilenin başına geçti. Bunun üzerine Süleyman Şahın oğulları kabileden ayrıldılar. Oğullarından Kızıl-Togar Han, amcasının reisliğini kabul etmedi. Kendisini sevenler ile beraber Rakka yani Urfa geldi. Urfaya yerleşti. Birçok mücadele ve savaşlardan sonra Urfaya bey oldu. Kabri Halilurrahman Camiinin haziresindedir. Bayındır Han, babasının boğulmasından sonra amcasının yanında kalmadı. Ahlat beyinin yanına gitti. Üçüncü oğlu Boğa Handır. Döndüncü oğlu Yay-Doğar Handır. Süleyman Şahın boğulması üzerine üçyüz kadar adamıyla Kırıma gitti. Ertuğrul bey, yanında kalan aşiret ile Konyaya harek etti. Söğüde yerleştiler. Ertuğrul bey, Bursa tekfürü ile Yalıkâbâd kalesi üzerine savaşırken şehid düştü. Teâmüllere göre Kayı aşiretinin başına Ertuğrul beyin büyük oğlu geçmesi gerekirken, Selçuklu Sultan Alâeddin liderliğin alameti ve işareti olan tuğ, sancak ve bayrakları Ertuğrul beyin küçük oğlu Osman beye verdi. Onu babasının yerine boy beyi tayin etti. Bunun üzerine Ertuğrul beyin büyük oğulları, Gündüz bey ve Yeti kardeşleri Osman beyin beyliğini kabul etmeyin, oradan ayrılır. Ve Kırıma giderler. Geniş malumat için bakınız: Evliyâ Çelebi, Seyehatnâme, cild: 7 ,s. 625; Dersaadet-İkdâm matbaası,1325, (Osmanlıların dedeleri, Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin soyundan temiz bir hanım ile evlendi. Bu sebeple Osmanlılar anne tarafından Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin soyundandırlar. Ehl-i beyttendirler. Bu konuda geniş malumat için bakınız: EHL-İ BEYT - Ömer Faruk HİLMİ