İntikal buyurunca Resul dâr-ı bekaya, Sahabenin cümlesi, geldiler bir araya.
Dediler ki: (Seçerek önce halifemizi, Günahtan kurtaralım böylece kendimizi.)
İttifak etmesiyle sahabenin topyekün, Hazret-i Ebu Bekir, halife oldu o gün.
Çıkıp hutbe okudu sahabe-i kirama. Buyurdu ki: (Halife seçtiniz beni, ama,
Şunu belirteyim ki, değilim en iyiniz. Girdim bir yük altına, beni kabul ediniz.)
Kalktı hazret-i Ali müsaade isteyerek. Dedi: (Ne haddimize seni kabul etmemek.
Resul, seni namazda geçirdi ileriye. Kimde cüret vardır ki, çekiversin geriye.)
Hazret-i Ebu Bekir, yapıyorken hilafet, Yapardı bir yandan da, geçim için ticaret.
Sahabe dediler ki: (Ya emir-el müminin, Sen ticaret yapma ki, emirisin milletin.
Maaş tayin edelim sana biz beyt-ül-maldan. Hep devlet işleriyle iştigal et durmadan.)
Ücret tayin ettiler “iki dirhem” yevmiye, Lakin kabul etmedi, bu ücret fazla diye.
Buyurdu ki: (Hakkını veremem bu ücretin. Bana, bundan daha az bir ücret tayin edin.
“Bir dirhem iki dank”a indirdiler ücreti, O zaman kabul edip bıraktı ticareti.
Her günkü ücretini, atardı bir testiye. Sağlardı geçimini hususi servetiyle.
Vefatı yaklaşınca, hazret-i Aişe’yi, Çağırıp, döküverdi önüne o testiyi.
Buyurdu ki: (Ey kızım, gördüğün bu paralar, Fakir Müslümanların birikmiş hakkıdırlar.
Ölürsem, bu testiyi götürüp ver Ömer’e. Dağıtsın tamamını bilcümle fakirlere.)
Hazret-i Ebu Bekir vakta ki etti vefat, Ömer ibnil Hattab’a sahabe etti biat.
O testiyi alarak Aişe hazretleri, Götürüp Halifeye verdi o dirhemleri.
Vasiyyeti söyleyip, Ömer ibnil Hattab’a, Dedi: (Dağıt bunları, fakir olan eshaba.)
Ağladı Ömer Faruk, dedi: (Ya Eba Bekir, Senin gittiğin yoldan, hangi mert gidebilir.
Bize, çok ağır bir yük bırakıp veda ettin. Bizi pek şaşırtıyor senin bu hamiyyetin.) |