Yerel secim yaklaştıkça adaylarda görücüye çıkmaya başladı
. 12 Eylül darbesinden sonra ilk yerel seçim 1984 yılında yapıldığında Urfa’da sırasıyla Anavatan, Refah parti ve AKP gibi farklı isimler olsada hep aynı bakış açısı mensuplara sahip partiler belediyemizi yönettiler.
Dolaysıyla son 30 yılın girdisi-çıktısı, günahı ve varsa sevabı bu partilerin boynunadır.
Yerel yönetimlerle ilgili nasıl bir Belediyecilik? sorusu ile ilgili kendi görüşümü yazmayı tasarlarken, bilbortlarda AKP’nin adayı eski vali sayın Güvenç’in “30 yıllık tecrübeyle hizmetinizdeyim” diye spot sözleri sloganlaştırmasını doğrusu yadırgadım.
Yerel seçimler vesilesi ile toplum bir adım daha sivilleşmeye doğru evirilmesi gerekirken, halka hizmet adına tekrardan devletin uygulamalarını hizmet diye sunmaları içinde bulunduğumuz kısır döngünün de ip uçlarını ele veriyordu.
Bir valinin görevinden istifa edip, Belediye başkanlığına aday olması elbet onun hakkıdır ve doğaldır.
Doğal olmayan sivil siyasete soyunduğunu unutup hala kendini devletin memuru sanması ve memurluk sürecinde elde ettiği tecrübenin! Aynısını uygulayacağının sinyalini vermesi, beni insan hakları ve demokrasi anlayışının toplumda yaygınlaşması adına kaygılandırdığı için cevap verme gereği duydum. Umarım sayın vali devletin dilini terk edip, sivil siyasetin önünün açılması yönünde dilini geliştirir.
Sayın Celalettin Güvenç, 1984 yılında maliye memuru olarak atantığı memurluk hayatında sırasıyla, kaymakam yardımcılığı, kaymakamlık, vali yardımcısı ve vali olarak görevini sürdürdüğü 30 yıllık devlet hizmeti yıllarında edindiği tecrübeler vs.
Bende bir sivil olarak, devletin son 30 yıllık uygulamalarına baktığımda; Darbeler, sıkıyönetimler, olağanüstü yasalar, özel yetkili mahkemeler, Gözaltında kaybetmeler, yargısız infazlar, köy boşaltmalar, cezaevlerinde insanlık dışı işkenceler, siyasi tutuklular, yasaklı kitaplar, siyasi soruşturmalar, yasa dışı telefon dinlemeleri, sürgünler ve açığa alınanlar gibi onbinlerce lekeli, utanç uygulamalar vs. muhalifler üzerinde esen baskı, sindirme amaçlı hak ihlallerini bizzat dönemin hükümetleri tarafından valilere gönderilen gizli genelgelerle bizzat valilerin bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir.
Sayın vali bu uygulamalardan rahatsızlık duyup, istifa ederek sivil siyaseti tercih etmemiştir. Tam tersine büyük şehir yasasının verdiği geniş yetkilerden dolayı belediyeyi devlet adına yönetmek için aday olması görevi verilmiştir. Yani sömürge valisi görevini belediye başkanlığında da sürdürmeye çalışacak. AKP hükümetinin, Kürt bölgelerinde belirlediği adaylara baktığımızda ve sayın valinin devlet hizmetlerini seçim malzemesi yapması görüşlerimizi teyit etmesi açısından yeterlidir.
Naçizane görüşüm; adaylar yerli mi? Yabancı mı? gibi yapay tartışma yerine, halkı yani sivil iradeyi ne kadar temsil ediyor?
İnsan haklarına ve Demokrasinin gelişmesine, Şeffaflık ilkesine ne kadar bağlıdır. Ana dilde eğitim taleplerini bölücülük olarak mı, yoksa temel insani bir talep olarak mı görüyor vs. Gibi sorulara seçmeninde oyunu kullanırken bu temel kriterlere dikkat etmesi gerekir.