Yeni yıl dilekleri, verilen seri ilanlarda dile getiriliyor; Sağlık, mutluluk vs. Yılbaşı gecesi her zaman olduğu gibi yine televizyon başında kutlamaları seyrederken, Nişantaşı ve Taksim’de yapılan kutlamalar canlı yayınlar yapılarak gündem kilitlenmeye çalışılıyor.
Her yeni yılın klasik kişisel talebi sağlık, mutluluk olurken, toplumsal taleplerden ise “barış ve kardeşliğe olan özlem ve dilekler yoğunlukta olduğu görülüyor.
Mikrofonu vatandaşa uzatan gazeteciye gözlerinin içine bakarak ve sözlerini bastırarak “Adaletli Türkiye istiyorum” diyen vatandaş, sanırım milyonların duygusuna tercüman oluyordu.
Sağlıklı olmak birey için ne kadar önemli ise, Adalet’te toplum için o denli hayati öneme sahiptir. Zaten adaletin olmadığı yerde sağlıklı toplumdan da bahsedilemez. demek ki “Adalet” yoksa sağlıklı toplumda da olamaz.
KCK operasyonları, Ergenekon soruşturmaları ve 17 Aralık rüşvet-yolsuzluk operasyonlarını hukuk çerçevesinde değerlendirme yerine; Yasama, Yürütme ve Yargı denen kuvvetler ayrılığı adeta ayrıcalığını ilan ederek hukuku da ayaklar altına alıp üstünlük yarışına girmeleri ülkemizde ‘Adalet’in de yerle bir olmasına neden oluyordu.
Derin, paralel ve resmi devlet kavramları iç içe geçmiş. Yapılan her operasyon sonucu soruşturma kıskacına alınma süreçlerinde hukuku esas alma ilkesi yerine, taraflar kendi siyasi görüş ve düşüncelerine göre yorum yapmaları aslında kendi elleri ile hukuku katlediyorlardı. Tarihin şu cilvesine bakınız ki, bahsettiğimiz aynı kesimler hukuksuzluğa maruz kaldığında, kendi düşüncesini bir kenara atıp ani bir U dönüşü yaparak, hukuksuzluktan yakınması bizlere;
“Ne Ekersen Onu Biçersin” atasözünü hatırlatıyor.
Adaletsiz uygulamalardan örnek verilip, Derin ve paralel yapıları ispat etmek mevcut hükümetin sorumluluğunu hafifletmez.
Derin ve paralel yapı devletin maaşlı adamlarıdır. çokta derin değiller ve yürütmenin de emrindedirler. 3 Ocak’ta Hatay’da savcılık kararıyla araması yapılmak istenen Tır kamyonu valinin emri ile arama yapılması engellendi. Ayrıntı bilgiler ulusal medyada paylaşıldı. Genel kanı Suriye’deki muhaliflere insani yardım adı altında insanlık suçunu işletecek silah ve muhimat olduğu ortak görüş.
Hiç insani yardım devlet sırrı deyip aramalar engellenir mi? Hayır.
Tam tersine bu tip insani yardımlar çoğalsın diye açık bir şekilde yapılıyor.
Suriye’ye gönderilmek istenen kamyon tam tersine MİT gözetiminde karşıya geçilmesini sağlamaya çalışılan karanlık bir olay.
Bu olay bir yerde derin veya paralel yapının yine hükümetin bilgisi ve onayı çerçevesinde olduğunu kanıtlamaya yetiyor.
1990’lı yıllardan sonra devlet, her türlü silah ve muhimatları sözde Hizbullah denen aslında Hızbulkontra çetelerine göndererek Kürt yurtseverlerine karşı kullanmıştı.
Bugün ise Rojava bölgesinde El Kaide’ye bağlı El-Nusra cephesi adlı insanlıktan nasibini almamış kişilere AKP hükümetinin her türlü desteği verdikleri zaman zaman basına yansıyor.
Hatay’da gönderilmek istenen bu silah yüklü kamyon kamuoyuna yansımasaydı El- Nusra’ya gideceği kesindi.
17500 siyasal cinayet işleyen, 4 bin Köy boşaltan devlet, yine kendi planı dahilinde muhaliflerini tutukluyor, her türlü gerçek dışı beyanlarla onbinlercesini yargı kıskacına alıyor, sürgün edebiliyor. Sonuç olarak, yeni yıl dileğinde bulunan “ben Adaletli Türkiye İstiyorum” diyen vatandaşa kulak vermek lazım.
90 yıldır diktatörlükle yürütülmeye çalışılan ülkenin artık yürütülemeyeceği de ortadadır. İnsan haklarına dayalı, demokrasi ve hukuk gibi kavramların baş tacı edildiği ve tüm halkların kendini özgürce ifade ettiği bir ülke; hepimizin de özlemle beklediği ortak taleptir.
Cemal BABAOĞLU