8 Kasım 2013 tarihinde, Urfa’da kayıp ve faili belli cinayetlerle ilgili, başbakanlığa bağlı İnsan Hakları kurumundan oluşan 6 kişilik bir heyetle bir otelin toplantı salonunda buluştuk.
Toplantıya İHD, Mazlumder ve mağdur aileler ile birlikte dönemin tanıkları katıldılar. Konu, Siverek’te ortaya çıkan toplu mezarla ilgili iddiaları yerinde görmek, araştırıp kendi kanaatlerini raporlaştırmak.
Bu çerçevede heyet önce Siverek’e gidiyor, başsavcı ziyareti ardından inşaat alanında ortaya çıkan insan kemiklerinin bulunduğu yerde inceleme ve gözlemlerini yaptıktan sonra heyet bizlerle görüşüyor.
5Eylül’de ortaya çıkan toplu mezarla ilgili gözlemlerimizi ve düşüncelerimizi aktarıyoruz. Ardından yıllar önce cumhuriyet başsavcılarına sunduğumuz bilgilerin aynısını paylaşıyoruz.
Gerisi heyetin vicdani sorumluluğundadır.
Şimdi hep birlikte mevcut kafamızdaki sorulara cevap bulmaya çalışalım; İHD Urfa şubesi son 5 yıldır kayıp ve faili belli cinayetlerle ilgili ulaştığı bilgi, belge ve tanıkları yetkili cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunmasına rağmen neden etkin soruşturma yürütmüyor?
Siverek’te ortaya çıkan toplu mezarla ilgili Urfa valiliğinden resmi bir açıklama yapılmamasının sebebi nedir?
Biliyorum bu soruda yanıtsız kalacağından yine ben cevap vereyim; Savcıların etkin soruşturma yürütmemesinin ve Valinin suskun kalmasının nedeni AKP hükümetinin izlediği ikircikli politikadır.
Bir yandan barış süreci der, yargı bağımsızdır, kim suç işlerse yargı gerekeni yapar der, öte yandan valileri il başkanı gibi görmek ister.
Yargıyı da her türlü hukuksuzluğun üstesinden gelinmesi için gerekli yasal düzenlemeyi yapmaz.
Evrensel hukuk normlarıyla donatılmış yargı ne yapar?
Kayıp ve faili meçhule giden ailelerin başvurularını suç duyurusu olarak kabul eder.
Ve dönemin valisini, Emniyet müdürünü ve Cumhuriyet başsavcılarının ifadesine başvurarak şunu sorar; bu yurttaşlar katledilirken sen nerdeydin, niye dilekçelerini kabul etmedin? Diyerek etkin soruşturmasını sürdürür.
Vali ile başlayan soruşturma dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanına kadar gider, Adalette yerini bulur.
Devlet’te bir lekeden kurtulmuş olur. (er-geç süreç bu şekilde işleyecek) lakin AKP zihniyeti “ben adamımı sizlere yedirtmem” düşüncesinde olduğu için direk failler korunmuş oluyor.
Bu ülkede hiç kimse suç işleme imtiyazına sahip değil.
Görevi ve makamı ne olursa olsun yasalar karşısında suç işleyen kendini yargıda bulur, bulmalıdır.
Bu anlayış egemen olursa toplumsal barış ve kardeşlik gelişir. Yani adamımı yedirmem anlayışı çağdışı bir zihniyetin ürünüdür.
Maalesef egemen olan bu anlayış Adaletin yerini bulmasına engeldir.
Siyasal cinayetlerin failleri de böyle korunmuş oluyor.
Peki, sadece iktidar erkimi failleri koruyor?
Hayır, toplu mezarlardan, kayıp ve faili meçhul cinayetlerden haberi olup ta susanlar, en az tetikçiler kadar suç ortağıdır.
Siverek’te ortaya çıkan Toplu Mezarla ilgili yaptığımız açıklamalara destek veren Mazlumder, KESK ve BDP’lilere duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum.
Toplu mezarlara duyarlılık göstermek insani bir sorundur.
Sadece birkaç STÖ’lerinin sorunu değildir.
Şimdiye kadar, Kayıp ve Faili belli cinayetlerle ilgili Adalet arayışları çerçevesinde yapılan basın açıklamalarına ve Siverek’te ortaya çıkan “Toplu Mezar” ile ilgili olayın aydınlatılması yönünde sessiz kalıp susmayı tercih eden başta; Memur-Sen, Kent Konseyi, Sanayi Ticaret Odası ve Şanlıurfa Belediye Başkanının derin suskunluğu failleri koruyan etkenler arasında olduklarını düşünüyorum.
Birtakım cemaatlerde, Mısır’da Myanber’de, Filistin ve Afrika’nın en ücra köşelerinde Müslümanların nasıl zulme! Uğratıldığı bilgisini verirler (bu bilgileri önemsiyorum) ama burunlarının dibindeki toplu mezarlardan, yakılıp-yıkılan köylerden hiç haberleri olmaz!
Dün gibi hatırlıyorum, 1993 yılında Urfa’da siyasal cinayetlerin doruğa çıktığı dönemde bizler bugün kim katledilecek endişesi yaşarken, birileri Sırpları tel’in mitingi düzenliyordu.
Aziz Hoca (kutlay) Topçu Meydanında kalabalığa sesleniyordu; “Bosna’da Müslümanlar katlediliyor” diyerek kendince Müslümanlara sahip çıktığını sanıyordu.
Ama maalesef gündem değiştirmede kullanılıyordu. Evet, görülüyor ki, faillerin korunması sadece hükümetin tercihi ile olmuyor. Adalet arayışları çerçevesinde STÖ’ler ve seçilmiş halkın temsilcilerinde duyarlılık gösterirse hükümete rağmen Adalet yerini bulabilir.
Hesaplı anlayışlar yerine ilkeli davranırsak, farklı görüş ve inanışlara bakmadan tercihimizi mazlumdan yana koyarsak, bu ülkede Faillerin korunma zemini kalmayacaktır.
Cemal Babaoğlu