1- 2 Mart tarihlerinde seçim sürecini değerlendirmek için Ankara’daydık.
İHD Genel merkezinin organizasyonunda, yerel seçimlerin Adil, Eşit ve Adaletli şekilde geçmesi için seçimleri yakından izleme kararı aldıklarını ve bunun içinde 2 gün eğitim çalışması yapıldı.
İHD Genel Başkanı Sayın Öztürk Türkdoğan, 2011 Genel seçimlerinden Urfa’dan bir köyden örnek vererek “muhtar seçim sandığını evine götürerek söz verdiği partinin lehine tüm köy seçmenin adına paket oy kullanmış” demesi salonda gülüşmelere neden oldu.
İHD Urfa şubesinin başarılı bir çalışmasıyla, 2011 genel seçimlerini izlerken, tespit ettiği seçim usulsüzlüklerini raporlaştırmıştı.
Bu raporlar daha sonra uluslararası insan hakları örgütlerine ulaşıyor.
Tespit edilen ihlaller AB ilerleme raporlarına, oradan hükümetin hak ihlal karnesine yansıyınca başbakanda küplere biniyor, kızmaya başlayarak; “biz Müslüman olduğumuz için bizi AB’ye almıyorlar diyerek gerçekleri ters yüz eden açıklamalar yapılıyor.
İktidar gücünün klasik seçim hilelerini tespit ederken, aslında buna seçim şantajı desek daha doğru olur.
Şöyle ki; gittiğimiz köylerde yol yapımı için mucur çakıllar, asfalt yoldan köy yoluna kadar köme şeklinde dizilmiş, iktidar partisine oy çıkarsa köy hizmetleri müdürüne talimat verilme suretiyle Greyderler gönderilerek yolları yapılacak.
Elektrik sorunu olan köylere Trafolar gönderilip elektrik direğin dibine bırakılmış. oylar çıkarsa Tedaş yetkilileri gelip Trafolarını direğe monte edecekler.
Bir Köy muhtarı da işini garantiye almak için sandıkları evine götürmüş.
Nasılsa iktidar partisinin verdiği bir güvence var. kimse kendisinden hesap soramaz!
Nerden bilsin yaptığı hareketin ülkesine leke getireceğini… son 30 yıldır, yapılan tüm seçimler maalesef demokratik seçim kriterine uygun değil.
Yani seçmenin özgür iradesine hep müdahale edilmiş, iktidar erki halkın kendi temsilcisini seçme iradesini göstermeye hiç fırsat vermemiş.
Her dönem, bir şekilde teknik, bazen dahiyane yöntemle istediklerini seçtirmişler. 2002 Genel seçimlerinde, kırsal alandan gelen oy torbalarını, önce Urfa emniyetine , sonra seçim kuruluna gittiğini, bizzat gözlem heyetleri tarafından tespit edilmişti.
O dönem DEHAP İl sorumlusuna da iletilmesine iletilmişti.
Ancak o günün koşullarında emniyetin yanlışlığına ses çıkaracak ne bir yetkili savcı nede sivil toplum örgütlerinin gücü yoktu.
Gerçek anlamda bir çaresizlik yaşanıyordu.
Bunları burada belirtmemin nedeni birilerini teşhir etme değil, tam tersine bir daha böyle lekeli işler tekrar etmesin diyedir. 30 Mart yerel seçimi yaklaşırken, dileğim tüm seçmenlerin kendi özgür iradesi ile tercihini yapması ve herkesin buna saygılı olmasıdır.
Öyle bana oy verenler ve vermeyenler diyerek ayrımcılık yapanları tarih asla af etmeyecektir.
Cemal Babaoğlu