Son bir haftadır yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını ibretle izliyoruz. AKP-Gülen cemaati arasındaki karşılıklı söz düelloları devam ediyor. Atışmalarda tencere dibin kara seninki benden kara deyişini hatırlatıyor. Düne kadar elbirliği yapanlar birbirlerini aklayıp paklayarak 11 yıldır iktidar saltanatlarını sürdürüyorlar. Peki ne oldu da birbirlerine düşman hale geldiler? Sorusu o kadar da karmaşık değil. iktidar mücadelesinde tüm alanlara hakimiyet kurma, iktidar pastasından pay alma vs. Gülen taraftarları iktidar partisine; benim sayemde koltuktasın diyor. İktidar ise, benim yüzde 50 oyum var, sende kimsin diyerek birbirlerine göz dağı vermekteler.Restleşmenin pratik tanımı budur. 2009 yılından beri, KCK operasyonları denilerek, 10 bin civarında Kürt siyasetçiyi cezaevine atılırken Gülen’den destek mesajları geliyordu. Şu an ise düşman kardeşler durumundalar. Dershaneleri kısma tehdidi ile başlayan tartışmaya misilleme olarak 3 iktidar partisine ait bakanlarına yönelik rüşvet ve yolsuzluk operasyonları bir kez daha kirli rant ilişkilerini gözler önüne sergilenmesi kamuoyunda bomba etkisi yarattı. Bu, bir yerde AKP-Gülen cemaatinin nasıl halkın sırtından nemalandıklarını da belgeliyorlardı. 17 Aralık operasyonu şimdiden tarihe geçecek gibi gözüküyor. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan mevcut iktidarın 3 bakanının oğlu direk olarak yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınmaları çelişkinin boyutunu ele veriyordu. Başbakan Erdoğan, bu yolsuzluk operasyonları ile ilgili ilk tepkisi şöyle oldu; “hükümetimize yönelik komplo, Gezi olayları ile olmadı! Bu kez bunu sahneye aldılar. Devlet içersinde derin güçlerin işi, dış bağlantıları var” diyerek yine o bilinen mağdur eda ile sözlerine şöyle devam ediyordu “silahınızda olsa tankınızda olsa size diz çökmem” Diyerek Fetullah Gulen’e sesleniyordu. Gülen cemaatinin tankı-topu yok, ama emniyet ve yargı içinde çok sayıda adamları olduğu biliniyor. bunları 11 yıllık AKP iktidarı döneminde cemaatin adamlarını devletin önemli kademelerine yerleştirmeleri bizzat başbakanın bilgisi ve onayı dahilinde olmuştur. Yani başbakan yaptığı yanlışın bedelini ödüyor diyebiliriz. Bunu başbakan yanıldı, tanımıyordu diye değil, kendi iktidar hırsı Gülen cemaatine sınırsız kadrolaşmayı açmasına yol açtı. Başbakan derin devletten şikayetçi oluşu işgüzarlıktan başka bir şey değil. 11 yıllık icraatlarını birlikte gerçekleştirdiler. Şu an başbakanın şikayetçi değil öz eleştiri verip; Gülen cemaati gibi mason, karanlık bir örgütle işbirliği yaptığı için bu halktan özür dilemesi gerekiyor. Tabi iktidar sarhoşluğundan kendini kurtarabilirse. yolsuzluk ve rüşvet gibi iddialarla mücadele edilmeli. Yoksulluğun bu kadar yaygın olması yolsuzlukla bağlantılıdır. dolaysıyla, kim olursa olsun zikzak çizmeden benim adamım demeden gereken yapılmalı, yargıya yasal destek sağlanmalıdır. İtalya örneğinde olduğu gibi “Temiz eller operasyonu” bu ülkede kaçınılmazdır. Zira kirlilik ve çürüme hızla yayıldığı görülüyor. ilgili yasa gereği göreve gelen belediye başkanları, Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı mal beyanında bulunuyorlar ama görev bitiminde tekrar karşılaştırmak için mal beyanında bulunmuyorlar. İşte burada bir yasal boşluk var. 2002 yılında göreve gelen başbakan Erdoğan’ın o dönem verdiği mal bildirim beyanı biliniyor ancak şu an başbakanın serveti, birikimi bilinmiyor. Yolsuzluk konusunda önce bu ülkenin başbakanı şeffaf olsun ki şeffaflık yaygınlaşsın. Dolaysıyla yoksullukla mücadelede yetersiz kalan yasalar yenilenmelidir. 1970 yıllarından bu yana zaman zaman gündeme gelen “Nereden buldun yasası” çıkartılmalıdır. Halk arasında bu yasanın çıkması için yoğun destek var, ama hiç bir hükümet bu yasanın çıkarılmasına da gönlü razı değil. Niye, çünkü kendiside yolsuzluk ve rant zihniyetinde olduğu için. istense bir günde çıkar. Yolsuzluğun, Rüşvetin önüne geçilmek isteniliyorsa nereden buldun yasası bir an evvel çıkarılmalıdır. Ardından temiz eller operasyonu için yargıya gerekli desteğin verilmesi acil olarak gereklidir. Zira toplum iki denklem arasında sıkışıp kalacaktır. Ya yolsuzlukla mücadeleyi seçip onurlu bir yaşam, ya da dini duyguları sömürüp, laf ebeliği yapılarak toplumsal çürümeye doğru yol almak. Eh… tercih sizin Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...